ALLAH’A, RESULLERE VE KURAN’A İFTİRA EDERKEN AYIP EDİYORSUNUZ!
Kerim; sonsuz, sorunsuz, sarih ve tahkim edilmiş bir kitaba şiir, menkıbe, efsane, rivayet ya da her ne menem şey ise ekleyerek, ayıp ediyorsunuz…
Ayıp ediyorsunuz Musa’ya sihirbaz diyerek.
Çok daha büyük ayıp ediyorsunuz Firavun’un ve çevresinde ki arzusunu, ihtiras, tutku, heva ve hevesini ilah edinmiş; ahmaklığa belağat deyip milleti aptallaştırmış dört tane hergelenin zırvalıklarını alt etmek için envai tür hileliğe, halisünasyon, ilizyona ve sihre gerek duyan bir Allah türeterek ayıp ediyorsunuz!
Musa, asasını denize vurdu ve deniz yarıldı derken ‘’ Siz, Allah’ın yasasında asla bir değişim ve asla bir başkalaşım bulamazsınız ‘’ ayetinin defalarca Kuran’da yer almasına rağmen , Allah’ın yalan söylediğini ya da söyledikleri ile çeliştiğini ifade ve iddia ederken de yalan söylüyor ve ayıp ediyorsunuz!
Bıraktı asayı yere ve sihirbazların, büyü ve sihir yaparak ihdas ettikleri bütün yılanları bir başka sihri, asanın yılan oluverdi ve tüm yılanları yutuverdi ütopyasını, saçmalığını, akla, tefekkür, tedebbür ve tezekküre yığınlarca dikkat çeken Allah ve Kitap’a iftira ederken de ayıp ediyorsunuz!
Sokup çıkardı elini göğsüne ve eli ay gibi bembeyaz oluverdi ve bu beyazlık etrafta olanları kör ediverecekti yalanının, ütopyasının, sihrin, ilizyonun, aldatma ve kandırmanın Allah kelamı ve Allah’ın muradı, amacı ve metodu olabileceğine inanıp dillendirirken de yalan söylüyor ve gücü herşeye yeten Allah’a ve elçisine sihirbazlık itham ederken de yalan söylüyor ve ayıp ediyorsunuz!
Meryem, ilişkiye girmeden, evlenmeden çocuk sahibi oldu derken de ayıp ediyorsunuz!
Nereden bunlar ey Meryem ‘’ Allah katındadır ‘’ deyişinde ki Sünnetullah’ı pas geçip bir başka sihri, ütopyaayı ve ilizyonu maharet, keramet ve mucize diye pazarlarken ve üstelik Allah’ın biz sana sihir ve şiir öğretmedik demesine rağmen çok ayıp ediyorsunuz!
Ayıp ediyorsunuz! Nuh bir gemi yaptı ve o günün koşullarında imal edilebilir bir geminin ne ve ne kadar olabileceğini düşünmeksizin her bir hayvandan birer çift aldığını, birbirinden bağımsız odalara koyup yerleştirdiğini ve hepsinden de kendisine iman edenleri koruyup kolladığı bambaşka kamaraları bulunan akıllara zarar büyüklükte bir gemi hayal ederken, Sahi o gemi de ne vardı? Sorusunda ki hayatiliği öldürüp ütopya ve sihirden hayat türetip Kuran ve onun mesajına ayıp ediyorsunuz!
Musa, Kıpti’nin birisini bir yumrukta yere indirip oracıkta öldürdü diyerek kebir bir Resul’e katil diyerekte ayıp ediyorsunuz.
Bıçak keser ve hem de kim olursa olsun keser gerçekliği mutlak bir şekilde orta yerde duruyor iken İsmail’i kesmedi diyerek bir başka ütopyayı, yalan ve sihri mücize diye pazarlar ve buradan da Allah’a kıyak geçip ütopik bir güç ihdas ederken de yalan söylüyor ve ayıp ediyorsunuz!
Ayıp ediyorsunuz! İbrahim gibi kıymetli bir Resul’e evlat katletmeyi reva görürken, evladı bıçak altına almasını emredenin Allah olduğunu ve sonra Allah’ın bir an da verdiği bir hükümden vaz geçip sözünden döndüğünü, o ana kadar kimselerin görmediği, duyup bilmediği bir hayvanı gökten indirip İsmail’e bonus kabilinden koç kurbanı ile yeni bir hayat bahşettiğini söylerken utanmıyor ve ayıp ediyorsunuz!
Taşlanarak ağzının ve burnunun kanlar içinde kaldığını, bir dişinin kırıldığını ve ayak topuklarına varıncaya kadar kan revan içinde kaldığını söylediğiniz Muhammet Resul’ün Ay’ı ikiye böldüğünü söylerken de bir başka, bambaşka bir yalanı daha dinin ihtiyacı varmış gibi üretip pazarlarken de iftira ediyor ve ayıp ediyorsunuz!
Enam süresi 50. Ayette: De ki: Ben size, Allah'ın hazineleri yanımda da demiyorum, gaibi bilirim ve ben doğaüstü güçleri olan biriyim de demiyorum. Ben, yalnız bana vahyedilen şeye uymadayım. De ki: Körle gözü açık kişi bir olur mu hiç? Ne diye hala düşünmezsiniz?
Bu Ayet Kuran’ın göbeğinde dururken ve yine onun da bizim gibi bir insan olduğunu ve hatta bizim bir arkadaşımız ve dostumuz olduğunu ifade ederken Kuran ‘’ Bir gece de binlerce kilometre uzaklara gittiğini ve bilmem kaç fit göklere çıkıp alemleri seyre daldığını iddia ederken de iftira ediyor ve ayıp ediyorsunuz!
Talut’un ve ordusunun, yol üzerinde bulunan bir nehre denk gelip ve üstelik doğa da hiç el değmemiş ve tertemiz bir suyu içtikleri için imtihanı kaybettiler diyerek bütün faturayı Berrak bir Su’ya keserken de ayıp ediyorsunuz!
Kuran, kendi kendisini izah eden, tefsir edey, beyan eden, detaylandırıp tafsilatlandıran ve dolayısıyla hiçbir şeyin eksik bırakılmadığı, kamil ve kemal bir kitap olduğunu adeta haykırmasına rağmen onca sihri, ütopyayı, rivayet ve menkıbeleri, atalar dininden getirilip bu ak ve pak kitaba eklemlerken de ayıp ediyorsunuz!?
Bütün bu ayıp işleri yaparken, tüm eksikliklerden beri, korunmuş ve tahkim edilmiş BU KİTAP SİZE YETMEDİ Mİ!?