BİR HALK NASIL ALDATILIR VE BİR DEVLET NASIL İÇ EDİLİR
BİR HALK NASIL ALDATILIR VE BİR DEVLET NASIL İÇ EDİLİR
Her insanın olduğu gibi her milletin de yumuşak tarafları vardır. Hassastır, naif ve kırılgan… İşte o yumuşak tarafa oynamak, o hassas, o naif ve o en masum tarafı istismar etmek, kırmak, incitmek ve o naif taraf üzerinden namussuz hesaplar yapmak değil İslam, insanlığı bile terk etmek demektir.
Coğrafya, mutlak kadere tekabül etmiyorsa da azımsanmayacak derece de koca ve derin izler bırakır insan ve yumuşakçaları üzerinde. Ve hatta o yumuşakçaların kuluçka yeridir Coğrafya. Sahip olduğunuz bütün değerlerinizi işte o Coğrafya büründürür ete, kemiğe ve renkten renge.
Burası Mezopotamya…
İnsanlığın eşiği ve beşiği. Dağların delindiği, bir kadın için savaşların başlatılıp bitirildiği, bir şiir üzerine derilerin yüzüldüğü ve bir kelime, Tevhid için Resullerin ardı ardına ıslah hareketi başlattığı ve tersi fraksiyonların kelleler ve tepsiler üzerinden zafer naraları attığı Coğrafya…
Böyle bir Coğrafya da Din alabildiğine yumuşak, naif, hassas ve kırılgan bir enstrüman. Aynı zaman da kendisinden ala mümbit hiçbir şeyin olmadığı…
Elmas ticaretinin 1’e 40 ve eğitimin 1’e 400 veriyor olmasına karşın Din, 1’e milyonlar ve milyarlar veriyorken ne derece mümbit, ne derece elverişli, hangi tonda yumuşak ve hangi renkte bir naiflik barındırdığı, tahayyülü kolay olmasa gerek…
Bu denli elverişli alanın pas geçilmesi mümkün değildi ve zaten hiçbir dönem pas geçildiği görülmüş şey değildir.
Kimi zaman Haşhaşiler, kimi zaman Mevleviler, kimi zaman Cüppeliler… Ama dedim ya hiç bir zaman boş bırakılmamış bir alan. Hele de mevcut Coğrafyanın naif dünyasına giriş kodlarını çözmüş ve nabza göre şerbeti verme noktasında el ustalığına haiz iseniz en az çeyrek asır boza pişirme imkân, ehliyet ve RUHSATINI elde ettiniz demektir.
Yapıyorsunuz 560 milyon Dolara bir cami ve bu rakamın karşılığı olan milyonlarca ve hatta milyarlarca katını sorunsuz, tasasız, endişesiz ve kılçıksız götürüveriyorsunuz zira malın gerçek sahibinden yana meşruiyet aldınız ve RUHSATLISINIZ YA…!
RUHSATLISINIZ zira az evvel de söylemiştik ya o mümbit alana nereden, nasıl, hangi form ve nesneler üzerine girmeniz gerektiğini bilme noktasında ehil iseniz, RUHSAT alma noktasında en küçük bir sorun, itiraz ve endişeye mahal kalmış olması ne mümkün!
DURMAK YOK ZİRA ENDİŞE EDİLECEK BİŞEY YOK!
Zaman zaman Minareleri, Bayrak, Vatan, kılık kıyafet türünden ara renkleri de serpiştirince araya ve bütün bunları da nerede, ne kadar, hangi tını ve tonda döküp katıvereceğin noktasında ki sahip olduğunuz ehliyet dolayısıyla istediğiniz yerde istediğiniz kadar tepinme RUHSATI zaten cebinizdeydi ya…!
Çünkü mümbit alanın adı Din ve saha alabildiğine geniş, zengin, kusursuz, sorunsuz ve aynı zaman da İman, Eman, güven ve ahenk üzerinden kurduğunuz EHLİYET VE RUHSAT ilişkisi ‘’YÜRÜ YA KULUM‘’ metaforunda Allah’a iftira ettiğinizi bile o koca toplumun gözünden kaçırıp aşırmanıza son derece yardımcı olacaktır. RUHSAT SİZDE VE ARTIK DURMAK YOK…!
Sonra mı?
Yürü ya kulum denmiş ya!?
Hal böyle olacak ve siz alamayacak mısın sayısız gemi filosu, kuramaz mısınız hastane zincirleri, milyon ve milyar dolarların sorunsuz, endişesiz, kılçıksız, yasasız ve tasasız hanenize girişine kim engel olabilir ki DİN GİBİ ELZEM BİR SAHA ÜZERİNDEN YÜRÜMÜŞSENİZ…
Her an ve her konuda dün ve bugün arasında ( öyle aylar ve yıllara gerek yok) kurduğunuz amansız ve yaman tenaküz ilişkiniz de, yine aynı DİNDAR toplumun gözünden ve gönlünden aşırıp kaçırma noktasında zorlanmayacağınız apart mesafesindedir artık.
Siz Camiler, mescitler, İmam Hatipler inşa eden, kılık kıyafetin İslam’da ki yeri ve önemine dikkat çeken ve bu uğurda mesai harcayan dini bütün bir DİNDAR olarak EHLİYET VE RUHSAT ilişkisi dolayısıyla aldığınız açık çekin hakkını veriyor oluşunuz dolayısıyla kim tarafından neden kınanacaksınız ki…!?
Hem ‘’ Yürü ya kulum ‘’ diyenin Allah olduğu iftirası bile aynı toplumun Allah’a olan imanı ile paralellik gösterip ve yine kantarda aynı sikleti gösteriyor ise yasa, Anayasa, yargı, polis ve asker de sizin emrinize amade olmasın mı..!?
Olsun elbette ve hatta ananızın ‘’AK SÜTÜ’’ gibi helal olsun..!
Taşlar birbiriyle ahenk içinde raks ediyor ve siz de bu ahenk dolayısıyla servet, şöhret ve şehvet sarhoşluğu içerisinde neden duracak ve neden yola devam etmeyeceksiniz ki!?
BAYRAĞIMIZI KİMSELER İNDİREMEZ!
EZANLARIMIZI KİMSELER SUSTURAMAZ!
VEEEEEEEEEEEEEE
ARTIK YOLUMUZU KİMSELER KAPATAMAZ!