HAYAT, HAYAT KOKSUN DİYEDİR MÜCADELEMİZ

Meyve meyve koksun, insan olduğu gibi olsun, dünya fanilik, renkler tartışılmaz, umut her zaman var olsun diye bir şeyleri haykırıyoruz!

Sorunumuz kendimizle, biz insanların birbirinden uzaklaştığına dair gözlemlerimizdir.

Onun için sımsıkı sarılmalı hayata.

En sevdiğine sarılır gibi…

Yaşamayı ve iyilikleri yaşatmayı sevmeli insan diyerek.

Aman yanlış anlamayın, hayata sımsıkı sarılmak; dünyaya, zenginliğe, konfora sarılmak değil. Mülke sımsıkı sarılmak değil. Yaşamdan keyif almak, kendin için her türlü hazzı kendine layık görmek değil.

Hayata sımsıkı sarılmak, ekmeği bölmek, yeni ekmekler için birlikte emek vermek, emeği adil dağıtmak, ekmeği ve emeği adil taksim etmek için çaba sarfetmek… Yaşamdan keyif almak, paylaşmanın tadına varmak.

Hayata sımsıkı sarılmak, sevdiklerine sımsıkı sarılmak demek. Kollarınla değil, kalbinle sımsıkı sarılmak demek.

Şimdi senin hayatı anlama zamanların, öğrenme zamanların.

Zamanında yapılan her iş daha az yorar.. Hayatın okul olduğu doğrudur ama çok pahalı bir okuldur hayat. Rusların evlatları için bir sözü var: “Öğrenirse öğrenir, öğrenmezse hayat ona öğretir” diye.

Biz Rus değiliz. Hayatın sana ders vermesini izleyemeyiz. Çünkü hayat, en zalim öğretmendir.

İlgini bil, bilgiyi bul. Bu senin sımsıkı sarılmanı kolaylaştırır hayata ve şükret.

Şükür, nimeti doğru kullanmak.

Şükür derken bizlik bir şey değil. Neye sahipsen hepsi Mevla’dan. Şükür nimeti doğru kullanmak.

Mevla pırıl pırıl bir zeka, anlama ve yorumlama yeteneği vermiş sana. Biraz çabayla, biraz üzerindeki tozu üflemeyle pırıl pırıl parlayacak bir zeka. Bu zekanın şükrünü bil. Kıymetini bil doğru kullan.

Bilgisi, ilgisi kadar insanın. İlgini bul,bilgilen, şükret. Sımsıkı sarıl.

Tutar gibi yapma sakın, yalan yere güvenmekten ve güvendirmekten sakın.

Tutar gibi yapma tut, sımsıkı tut.

Çatalı ucundan tutarsan yemek bile yiyemezsin. Sımsıkı sarıl ki, karnın doysun. İlgide, bilgide her zaman güç, bilgiye doymak içinde sıkı tut kaşığı. Bilgi çok lazım sana. Ekmek kadar çok, su kadar çok lazım.

Yaşayacağınız yüzyılı yaşamadık, daha ne göreceğimizi hayal bile edemiyoruz.Çağı bilmek zor.

Ama insan her çağda aynı. Sadece kullandığı araçlar başka.

İnsan hep aynı, insan azmaya, insan nankörlüğe, bozgunculuğa meyyal ve elindeki gücü hep zayıfı ezmek için kullanma hayaliyle icatlar peşinde, bulduğu ile kendi konforunu sağlama ve başkasının huzurunu hayatını ele geçirme arzusunda.

Dijital bir çağdayız .

İşler giderek zorlaşıyor.

Eskiden köleler prangalıydı, şimdi görünmüyor prangalar. Özgürlüğün kıymetini bil, pranga artık yok diye herkesi özgür sanma.

Şimdi çalışma vakti.

Biraz zaman ayır insanlığa.

Bu coğrafyanın sana ihtiyacı var, iyilerin sana ihtiyacı var, ezilmişlerin, zulme uğramışların sana senin gibi pırıl pırıl zekalı ve çalışkan insanlara ihtiyacı var.

Dijital bir çağdayız. Manyetik kirlilikler, mikrodalga ölümler, laboratuvarda üretilen virüsler, genetiği bozan bozguncular, dijital prangaları tenimize işlemeye çalışan dahi çocuklar, uçak gemileri, nükleer güç hep kötülerin elinde.

Benim elimde kimseler yok, sizde vaziyet nicedir.

Sizi gaza getirmek yada kapasitenizi zorlamak değil gayem. Ara çok açık kötülerin gücü ile iyilerin gücü arasında. Gücün de ayrı bir çekim gücü var. İradesiz ve tembel olursanız, kötülerin gücü sizi kapar.

Oltanın ucuna konforu takıyor kapitalizm, helal diye her lüksü kendinize hak görmeyin.

Çalışmak, hayata ve inanca sımsıkı sarılarak çalışmak ve hayatı doğru anlamaya çalışmak.

İnsanlık tarihi çok uzun, son beşyüzyılı ayrı bir hüzün. Sadece hüzünlenmek, şikayet etmek de yenilgiyi kabul etmek.

İyileri organize edip çalıştınmı inancın gücünü yenecek güç yok. Yeter ki bşz ayağa kalkalım.

İnancın gücünün sizin gibi iyilerin organize gücüne ihtiyacı var, ele, ayağa, beyne ihtiyacı var. İyilerin harekete geçirecek de inanca, bizimse iyilere ihtiyacımız var.

Herşeyi değiştiriyorlar ve bunu cazip kılıyorlar. Bizse kayısılar kayısı gibi kokmasını istiyoruz. Toprağın toprak, suyun su, havanın hava kokmasını istiyoruz . Bunun için sımsıkı sarılıyoruz hayata.

Tavsiyem hayata sımsıkı sarılalım, denizin ortasında bulduğun can simidine sarılır gibi. İnsanları sev,bilgiyi sev, doğal olanı sev. Sen seversen onlarda seni sever.

Bilgi güçtür, bilgiyle donan. Vicdan zırhtır vicdanla kuşan. İnanç yeryüzünün tüm güçlerini yenebilen tek kuvvet, inançla kuvvetlen.

Zor bir hayat bekliyor seni ama korkma donanırsan.

Donanırsan başarırsın, donanmazsan korkudan donakalırsın.

Biz by kuşağın çocukları seksekle körebeyle, yakan topla geldik bu günlere, teknolojiyi kasetçalar açma kapama seviyesine getirdik ama işler başka şimdi. Çağdaşlarının oyunlarının adını bilmiyorum ama o oyunların, ölümü fısıldadığını duyuyorum.

Her daim ölümü fısıldayanlara karşı hayatı haykıranlarız biz.

Tembelliğe, hazza ve lüksü davet; hep parıltılı,iyiliğe adaletli paylaşmayı davet sessiz kalacak belki.

Sen kulağını dört aç.

Zulmü ve kötülüğü görme diye dijital perdeler çekecekler gözüne, güzünü dört aç.

İyilerin sesi, vicdanın sesi güçlü bir frekansla gelir Mevla’dan her daim kalbini dört aç.

Temiz su şifadır.

Doğru bilgi güçtür, devadır.

Su akarken kabını doldur.

Sıkı sarıl hayata. Can simidine sarılır gibi.

Zira okyanusta yüzme bilmenin faydası sınırlı.

Okumaya, bilgiye direnme, herşeyi biliyorum diye kendine güvenme. Şimdi hayatın temel taşlarını koyma vakti.

Vaktinde kalk, vaktinde yap, vaktinde çalış, fırtına yakın.

Yoksa olmaz fırtınada sığınacak sağlam bir yapın.

Hadi doğru taşları doğru yerleşe koyalım.

Unutma, hayat sadece senin hayatın değil. Alıktan ölecek çocukların, savaşta yetim kalan çocukların, yoksulluğa sürüklenen coğrafyaların, adaletsizliğin ihtişamla yükseldiği, zalimlerin şımardığı, talan edilmiş coğrafyaların sana ihtiyacı var.

Hayat sadece senin hayatın değil.

İnanır ve çalışırsan, milyon hayata, milyon tebessüme, milyon duaya ortak olursun.

Evet hayat sadece senin hayatın değil.

Ve iyilerden olmak istersen yalnız değilsiniz.

Gerçekten inanan kimseler için gökten kayan yıldız âmin diye karşılık verir.

En güzel selamlarım ile…