İRAN, İRANLILARA BIRAKILIR MI VE MEVZU SADECE İRAN MI ?

Türkiye’nin tam üç katı büyüklüğünde bir jeopolotik, jeostratejik ve elbette teopolitik bir Coğrafyadan bahsediyoruz. Korkunç bir petrol ve doğalgaz rezervinin üzerinde oturan ve aynı zaman da Kuzey’den Rusya, Doğu’dan Çin ve Güney’den Hindistan ile komşuluk ve Avrasya paktı ve yanısıra Şangay işbirliği doğal üyesi olan İran, ABD’nin olduğu kadar İngiltere, Türkiye ve hatta Azerbaycan’ın bile radarında olan ülkedir.

Özellikle Rusya, Çin ve Hindistan ile kurdukları Şangay işbirliği paktı sonrası İngiltere ve Amerika Birleşik Devletlerinin radarında olan İran, bütün bunları müstakil değerleri ve sahip olduğu diğer potansiyelleri üzerinden sağlamış değildir.

Zaten İran küresel bir aktör değildir. Sahip oldukları doğalgaz ve petrol kaynaklarının dışında kısmi bir jeopolitik ve belli bir oranda Teopolitik bir gücün dışında ABD ve İngiltere için sorun teşkil edecek bir ülke değildir ve hatta hiç değildir.

Belli bir yere kadar bölgesel bir aktör oluşu, bahsini yaptığımız Şangay beşlisinin bir üyesi ve ciddi bir Farsça hinterlandından kaynaklanmaktadır. Burada, Farsça hinterlandına sahip oluşunun ana aktörünün ABD olduğuna özellikle dikkat çekmek istiyorum.

Peki bütün bu izahat sonrası Cumhurbaşkanı Reisi’nin helikopter muammasını nasıl okumalıyız!?

Öyle, hava şartlarından kaynaklı bir ‘’ KAZA ‘’ diyerek geçiştirmiş olmak yukarıda yaptığımız bütün girizgah ve yani Asya ve Afrika denklemi ve akabinde uluslararası ilişkiler, mevcut ekonomik paktların ABD boyutu ve nihayetinde askeri güç rekabetini son derece basite indirgemek olmaz mı!?

Düşen ya da düşürülen helikopter ile gerçek hedef İran ve Reisi miydi ya da buradan başka mesajların var olduğunu okuma zorunluluğumuz yok mu ?

Elbette hepten etkisiz bir devlet değildir İran. Ancak, bir ABD ve İsrail düşmanı da olmayan İran, böylesi bir fecaatın ortasına itilirken esas hedefin ne olduğuna dair ciddi bir zum yapmak ve buradan doğacaklar üzerinden ülkemiz ve geleceğimiz için yeni ve ayakları yere basan stratejiler geliştirmek zorundayız.

Rusya ama özellikle de Çin’in ABD ve AB için son derece büyük, ağır ve yüksek risk içeriyor olduğu gerçeği ana basamak noktamızı teşkil etmektedir. Yenidünya da basit boykotların ve çeşitli kısıtlama yöntemlerinin Çin gibi ekonomik, stratejik, teknik ve özellikle de yazılım noktasın da çok ciddi bir güç olması dolayısıyla önünü kesmek neredeyse imkânsızdır.

Bu imkânsızlık İngiltere, AB ve ABD’yi de kapsamaktadır. Elinde bulundurduğu müthiş bilgisayar ağları, müthiş yazılım teknikleri ve bankacılık işlemlerinin tamamını kendi yazılımları üzerinden yapan Çin, terbiye edilmesi ve sindirilmesi mümkün olmanın dışına çıkalı yirmi yıl oldu.

Böylesi bir gücün Rusya, Hindistan ve İran ile konsolide olması sonrası ABD, AB ve İngiltere için hegemonist bir güç olmanın bittiği günlerin habercisidir.

ABD, AB ve İngiltere ellerinde ki son kozu oynuyor!

Şayet Reisi ve İran ( Kuzey bölgesi tamamen Türklerden oluşmakta ) üzerinden bir Azerbaycan muamması ve oradan Türkiye’yi de içine alan kaotik durumun tüm Asya ve hemen akabinde Afrika’ya sarkmış olması ihtimali ve sonrasında meydana gelecek savaş ve kaos, yönetim boşluğu ve elbette haylice bol sıfırlardan müteşekkil silah satışlarından elde edeceği kâr dolayısıyla ellerini ovuşturan ABD; Rusya, Çin ve İran konsorsiyomunda bir gedik açabilecek mi!?

AB’nin lokomotif gücü olan Almanya’nın, hemen Kuzeyden Baltık ülkeleri üzerinden Rusya ile kurduğu sağlam ticari ilişkinin de zarar görmek istemediğini hesaba katarsak ve yine iki Anglosakson ülkesi olan ABD ve İngiltere’nin de kendi aralarında ki amansız rekabet, Şangay beşlisi kadar sağlam durmamakta.

Bütün bu aleyhteki olumsuzluklara rağmen Avrasya, Asya ve Afrika yangınından başka elinde seçenek kalmamış olan ABD, ünlü Çin markası HUAWEI’nin sahibinin kızını Kanada üzerinden alıkoymakla sorun çözemeyeceğini öğrenmiş durumda.

İşte bütün bu açılımlar sonrası hava muhalefeti dedikleri ancak, arama kurtarma çalışmalarından da gördüğümüz üzere iddia edildiği gibi bir olumsuz havadan bahsetmenin mümkün olmamasıyla birlikte şayet böyle bir olumsuzluk varsa İran’ın kendi istihbaratının ve askeri kesiminin içerisinden önemli bir kitlenin de bu vahşette kullanıldığını iddia etsem kaçınız mümkün değildir diyebilirsiniz ki!?

Asya, Afrika ama özellikle de Ortadoğu da kartlar hiç karıştırılmadan yeniden dağıtılmakta ve ülkemiz ve hatta her bir fert olarak daha bir uyanık ve aklıselim bir tavır takınmak zorundayız.