MALATYA-BÜYÜKŞEHİR VE BAKANLIK

Malatya’yı ve Malatyalıları bir panik, bir şaşkınlık ve bir meraktır almış gidiyor. Malatya’nın büyük şehir statüsü alınacakmış diye. Şehir, depremle birlikte nüfusunu ve hatta her şeyini tamamen kaybedince adeta vasat bir ilçeye dönüştü.

Aradan yaklaşık 2 yıl geçti ama bir tek yaprak bile kıpırdamayan, sadece ama sadece konteyner dedikleri plastik kutu cennetine dönüştürülen şehir ve insanlarına reva görülen ölüm ve sıtma sarmalı; kimlik, omurga, tepkisellik, itiraz ve isyan duygularının dinci örgütler eliyle pasifize edilmesi sonrası solgun ve ölgün bir yaşam hâkim.

Hiçbir zaman büyük şehir olamamış ve buna zerre kadar inanmamış olmam dolayısıyla yazım ve haberlerimde de Malatya belediyesi vurgularıma inat ve ısrarla devam ettim. Ucuz ve ahlaksız bir siyasi aldatmaca olan Büyük Şehir statüsü uyuşturma ve aldatma ameliyesinin bir tık ötesine geçmemiş geçememiştir.

Taşıma suyla değirmen dönmez demiş atalar. Özellikle Malatya, halkı ve belediyesi için biçilmiş kaftan olan bu deyim, makûs talihine dönüşmüş durumda şehrin. Ne AKP, ne CHP ve ne de onun Ali kıran başkesen vekili Veli Akbaba ve ne de Malatyalıların kendisinin dirilmek gibi bir derdi yok.

CHP Malatya il başkanlığı denmiş olması ayrı bir uyuşturucu zira Malatya Veli Akbaba il başkanlığıdır gerçek hali. Böyle olunca Veli ile AKP arasında ki muhteşem uyum, ortaklık ve istikrar, sadece Velinin daha bir şahin daha bir Akbaba oluşunun ve servetine servet katışının bir tık ötesine de gidememiştir.

İktidar ve muhalefet ( AKP+CHP) el ele vermiş her biri ayrı bir tonaja sahip dudak uçuklatan ve akılları başlardan alan bir saltanat, güç, servet sahibi olmuş, Malatya ve Malatyalılar ise yine bu iki muhteşem ortaklığın illüzyonu ile aldatılmış, kandırılmış, pohpohlanmış ve bir tık öteye gitmemiş, götürülmemiştir.

Koca Malatya Veli Akbaba ve AKP’nin eski ve yeni vekilleri, belediye başkanları ve hatta gençlik kolları başkanlarına varıncaya kadar PARSEL PARSEL bölüşüme tabi tutulmuştur. Bütün yazılarımda özenle ve özellikle belirttiğim üzere alayını yakinen tanır ve daha 10 yıl evvelinde baldırı çıplaklar sürüsüne dahil olan bu zümre , bir biri ile at, yat, kat, villa, nakit ve şirket rekabetine girişmişlerdir.

Ve yine bahsini yaptığım realiteden hareketle Malatya’ya büyük şehir statüsünün verilişi tıpkı üç kelimeyi bile konuşmaktan, ahenk içeren ve entelektüel bir tek cümle bile kuramayan bir kişiye üç aylık bakanlık verilmesi de bahsini yaptığım siyasi bir rüşvet, aldatma, uyutma ve uyuşturma ameliyesidir.

BAKANLIK KİİİİİMMM VERİLEN KİŞİ KİİİİMMMM !

BÜYÜK ŞEHİR NİREEEEE MALATYA NİREEE!

Oynanan bu kirli oyunu bir türlü göremeyen, Yallah, Maşallah, elhamdülillah türü uyuşturucular ile beyni sulanmış Malatyalı, ölgün yaşamdan da sabır türetmesi gereken bir başka yalanı MEŞALE eliyle günde üç öğün ve üstelik damardan alınca GEÇMİŞ OLMASIN demekten bahçe kelime dökülmüyor dilimden.

Şehirde, bakanlık ve büyük şehir statüsü verilmiş olması ile olmaması arasında zerre kadar gelişim, değişim ve büyüme meydana gelmemiştir. Arada ki bütün avantaj az evvel de bahsettiğim ORTAKLIK VE ÜYELERİ arasında paylaşılmış ve geri kalanlar da plastik kutular içerisinde sabra sırtını dayamış mutlu mesut yaşamaktalar.

Böyle bir şehir ve böyle bir halkın özel bakıma alınıp ve aynı zaman da hem sosyolojik, hem teolojik, hem antropolojik hem psikolojik ve elbette psikiyatrik ince bir tahlile tabi tutulması, gelecek nesiller için yapılabilecek en büyük hayır olacağına kalıbımı basıyorum.

Her ne kadar bütün bu tespitleri yaptığım yazılarıma okuyucularım tarafından, filan şehir de aynen böyle falan şehir de yazdığınız gibi türü yaptıkları saptamalar; nasıl da uluslararası bir proje ve kumpasın içerisinde olduğumuzu açık eden çarpıcı bir parametredir.

Heyyyy uyuyan ve uyuşturulmuş Malatyalı!

Vallahi ve Billahi silkinmek, ayağa kalkmak, hem yaratılmış ( İlahi ) ve hem de Anayasal ( Beşeri ) haklarınızı almak, insan gibi yaşama garantinize sarılmak hem vatandaşlık ve hem de Müslüman olmanızın bir gereği ve emridir.

Bir kez daha ve altını çizerek diyorum ki iyi bakın Bülent Tüfenkçi’nin servetine!

İyi bakın Öznur Çalık’ın servetine!

Bir kez daha bakın İhsan Koca’nın servetine, Osman Güder’in, Mahmet Çınar’ın ve hatta gençlik kolarından kadın kolları başkanlarının nerelere gelip nelere sahip olduklarına.

Sadece bu kadar mı !?

Ne mümkün!? İyi ve hatta çok iyi bakın şu karın ağrısı MEŞALE’nin salya sümük hocaları, kardeşleri, yeğenleri, ileri gelenleri ve yöneticilerine…

HEYYYY DEVLETİM NEREDESİN!?

NASIL GÖRMEZSİN….