35,2504$% -0.02
36,7726€% -0.08
44,1917£% -0.24
2.967,21%-0,02
4.854,00%0,90
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, TBMM’de basın toplantısı yaparak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Taksim’de 6 yurttaşın yaşamını yitirdiği terör saldırısı hakkında AK Parti’ye 9 madde halinde sorular yöneltti: Son 10 yılda sivilleri hedef alan terör saldırılarında yüzlerce yurttaşımız hayatını kaybetti. Bu utanç bile koltuğunuzu bırakmak için size yetmiyor mu?
Baş, ayrıca “Daha birkaç ay önce, ‘Ülkede 41 terörist kaldı, ayakkabı numaraları dahi biliyoruz’ diyen bu zat İdlip’te açılıştayken memleketin göbeğinde bomba patlıyor. Ve hala o koltukta oturuyor. Bu ülkenin başına gelen en büyük talihsizliklerden bir tanesi Süleyman Soylu’dur, onun İçişleri Bakanı olmasıdır” diyerek İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu eleştirdi.
Baş, “İstiklal Caddesi’nde o beton saksılar var ya Süleyman Soylu’yu kaldırıp beton saksıyı oturtsak o koltuğa memlekette hiçbir şey değişmeyecek” dedi ve Soylu’ya ve sorumlu yetkililere istifa çağrısı yaptı.
Baş’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Bugün çok üzgünüz, öfkeliyiz. Taksim’de gerçekleştirilen halk düşmanı terör saldırısında 6 yurttaşımız hayatını kaybetti. Onlarca yurttaşımız yaralandı. Tedavileri devam edenler var. O gün bölge olan yüzlerce yurttaşımız belki de hayatı boyunca hiç unutamayacağı bir travmayı yaşadı. Saldırıda yaşamını yitiren yurttaşlarımızı saygıyla anıyorum, yakınlarına başsağlığı dileklerimizi; yaralılara ise acil şifalar dileklerimizi iletiyoruz. Bir kez daha açık ve net bir şekilde bu saldırının faillerini, sorumlularını lanetliyoruz.
Bu ve benzeri durumlarda konuşmak son derece zor. Maalesef bu topraklarda biz çok fazla benzer acı yaşadık. Şimdi bir kez daha kelimenin tüm anlamlarıyla canımız yanıyor. Tam bu nedenle bir daha aynı acıları yaşamamak, aynı acılar bu topraklar yaşanmasın diye konuşmak, tartışmak, ders çıkartmak ve en önemlisi de gereğini yapmak zorundayız. Üzülerek söylüyoruz, ama net bir tablo ile karşı karşıyayız. Ülkemizi, bölgemizi kanla, korkuyla, şiddetle dizayn etmeye çalışanlar bir kez daha sahneye çıkmış gözüküyor. Biliyoruz ki bu ve benzeri saldırılar ancak devamındaki gelişmelerle daha iyi anlaşılır hale geliyor. Bugün hala birçok belirsizlik ve şaibe içeren karanlık saldırının içeride ve dışarıda hangi güçler tarafından ne amaçla yaptırıldığını tam ve açık olarak anlamamız biraz daha zaman alacak.
Bugün acil olarak ortaya konulması ve sorulması gereken çok temel bir soru var. Bu ülkenin yurttaşları, bizler kendimizi güvende hissediyor muyuz? Bu son saldırı ve ardından yaşadıklarımız gösterdi ki iktidar halka güven vermiyor. Hatta daha açık söyleyelim, bölgede ve ülkede uyguladığı politikalar nedeniyle bu ülkenin güvenlik sorunu, bu ülkede yaşayan milyonlarca insanın güvenlik sorunu bizzat bu iktidar tarafından yaratılıyor. Bu iktidar varken hiçbirimiz güvende değiliz, huzurlu değiliz. Her yurttaşımız endişeli ve her saldırı sonrasında endişelerimiz katlanarak artıyor. Ailemiz, sevdiklerimiz, dostlarımız için endişeleniyoruz. Her an başımıza bir şey gelebilir kaygısıyla ve en az bunun kadar önemli başımıza bir şey gelse de bunun hesabı sorulmayacak düşüncesiyle yaşamak zorunda bırakılıyoruz. Oysa hepimiz kendimizi güvende hissetmek istiyoruz. Barış içinde, huzurlu, mutlu yaşamak istiyoruz.
2015 seçimleri öncesinde ‘Verin 400 milletvekilini, bu işi huzur içinde yönetelim’ demiş bir zatın yönettiği bir ülkede ülkemiz kan gölüne döndürülmüştü. Tüm yurttaşlarımızı bir konuda uyarmak ve dikkat çekmek istiyoruz. AKP ne zaman halk tarafından yenilgiye doğru sürüklense iktidarı kaybedeceği telaşı baş gösterse ülkede bombalar patlıyor, kan akıyor ve birileri bu kaos ortamından kendi iktidarını kurtarıp koltuğunda oturmaya devam ediyor.
Tam bu nedenle ülkemizin bu karanlıktan kurtulması için ihtiyacımız olan şey eşit yurttaşlığı temel alan, özgür, demokratik, şeffaf ve sorumlu bir yönetim anlayışıdır. İhtiyacımız olan ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ diyen barışçıl bir dış politika anlayışıdır. Bunun için de ilk görevimiz bu iktidardan kurtulmaktır.
İstanbul’un göbeğinde, 1 yıldır Türkiye’de olduğu ifade edilen birisi elini kolunu sallaya sallaya gidiyor bir bomba bırakıyor. 6 yurttaşımız katlediliyor, onlarca yurttaşımız yaralanıyor, İçişleri Bakanı denen zat İdlib’te açılışta. Hatırlamadan geçemeyeceğiz, daha birkaç ay önce, ‘Ülkede 41 terörist kaldı, ayakkabı numaraları dahi biliyoruz’ diyen bu zat İdlib’te açılıştayken memleketin göbeğinde bomba patlıyor. Ve hala o koltukça oturuyor. Açıkça ifade etmek lazım, bu ülkenin başına gelen en büyük talihsizliklerden bir tanesi Süleyman Soylu’dur, onun İçişleri Bakanı olmasıdır.
Memlekette kendilerine muhalefet eden herkesi terörist ilan eden, halkı birbirine düşürmekten başka hiçbir şey yapmayan, ülkede düşmanlık, nefret tohumları saçan suç işleri bakanı hala koltuğunda oturuyor. Derhal istifa etmelidir. Bir dakika dahi o koltukta oturması memlekete, bu memlekette yaşayan milyonca yurttaşımıza ağır bir hakarettir.
Suriye’de açılıştaymış. Ne işin var kardeşim senin Suriye’de? Sen Suriye’nin mi İçişleri Bakanı’sın? Türkiye’yi suç cehennemine, uyuşturucu cehennemine çevirmişsin, yetmedi güvenliği sağlayamıyorlar, sınırlar dingonun ahırına çevrilmiş durumda, sürekli laf olsun, torba dolsun diye açıklamalar, hamaset söylemleri, kabadayılık… İstiklal Caddesi’nde o beton saksılar var ya Süleyman Soylu’yu kaldırıp beton saksıyı oturtsak o koltuğa memlekette hiçbir şey değişmeyecek. Bu ülkenin göbeğinde bomba patlıyor, iktidar ne yapıyor, ilk yaptığı işe bak, yayın yasağı. Kaç kişiye soruşturma açılacakmış… Ya arkadaş 9 yaşında bir kız çocuğu hayatını kaybetmiş bu patlamada ya. Sen bu memlekette çocukları koruyamamışsın bir tek iktidar koltuğunu koruma derdindesin. Bir tane istifa olmadı, utanç verici bir şey.
Yitirdiğimiz canları ‘rakam’ diye anacak kadar insanlıktan çıkmışlar. Bu kendi iktidarlarından başka hiçbir şeyi ama hiçbir şeyi düşünmeyen saray rejimi Türkiye’nin barışı, huzuru ve güvenliğindeki en büyük tehditlerinden biridir. Yurttaşlarımızın canlarını, ülkemizin sınır güvenliğini koruyamayan, aksine çatışma ortamını siyasi malzeme olarak kullanan başta bu ülkeyi bir suç cehennemine çeviren Süleyman Soylu olmak üzere tüm yetkililerin, sorumluların istifasını istiyoruz.
Buradan doğrudan halk adına ve doğrudan iktidara kimi soruları sormamız gerekiyor. İktidara soruyoruz. Bir; Türkiye’nin sınırlarını kevgire çeviren her türlü cihatçı teröristi bu ülkeye bile istiye sokan, Suriye’deki cihatçıları silahlandıran hem Suriye hem Türkiye halkının başına bela edenler kimdir? İki; Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç, Ankara terör saldırılarını kim düzenledi? Bu katliamlar kimin döneminde yaşandı? Bu saldırılarda ihmal veya göz yumma şeklinde sorumluluğu bulunan kaç yetkili cezalandırıldı? Teröre desteğin bundan daha somut ve daha açık bir göstergesi olabilir mi?
Üç; ABD’nin Irak, Suriye, Libya ve Afganistan’daki kirli planlarına kim destek veriyor? Kim bunların parçası hatta öncüsü oldu? Bölgede cihatçıların ağ babalığını kim üstlenmektedir? Dört; terör saldırıları ile ilgili halkın haber alma hakkını neden engellediniz? Halkın gerçekleri öğrenmesinden neden korkuyorsunuz? İşinize gelmeyen nedir? Saklamak istediğiniz şey ne? Beş; Süleyman Soylu gibi hemen her sözü yalan çıkan bir kişiyi İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturtmaya devam etmeniz, hangi pazarlıkların bedelidir? Soylu tarafından rehin mi alındınız? Açıkça soruyoruz. Korktuğunuz, bildiği bir şeyler mi var?
Altı; halkın çoğunluğunun sözüne inanmadığı bir azınlık iktidarı olarak daha kaç suça ve yalana başvuracaksınız? Yedi; saldırgan olduğu iddia edilen kişi ile MHP arasındaki bağlantı araştırılmakta mıdır? Bu kişi ile ilişkisi tespit edilen MHP ilçe yöneticisi nasıl hızla serbest bırakılmıştır? O kişi CHP’li, HDP’li veya TİP’li olsaydı aynı muameleye mi maruz kalacaktı, yoksa sabah akşam bütün gazetelerde manşet yapıp bunun üstünde mi tepinecektiniz? Sekiz; son 10 yılda sivilleri hedef alan terör saldırılarında yüzlerce yurttaşımız hayatını kaybetti.
Bu utanç bile koltuğunuzu bırakmak için size yetmiyor mu? Dokuz; eski ve yeni temsilcileriniz terör eylemlerinden, darbe girişiminden sonra oylarımız yükseliyor diye açıklamalar yapıyordu. Tek bir yetkili hakkında ceza verilmedi. 7 Haziran – 1 Kasım arasını şiddetle geçirerek siyaseti dizayn etmeye çalıştınız. Halka korku ve dehşet yaratarak siyasi amaçlarına ulaşmayı terör olarak tanımlıyoruz. Terörle ayakta durmaya çalışmanın bedelini ödeyeme hazır mısınız?
Bu iktidar, bizleri açlık ve ölümle kuşatmaya çalışıyor. Bizleri bir kira bile ödeyemeyeceğimiz, bir litre süt alamadığımız, çocuğumuzun beslenme çantasına bir meyve dahi koyamadığımız rezil bir hayatın kölesi yapmaya çalışıyor. Kararlı durmalıyız. Reddetmeliyiz. Bu yüzden bu memleketin güzel insanlarına bir çağrım var. Biz bir araya gelirsek, biz el ele, omuz omuza verirsek ne bombaları ne borsaları bizi mağlup edemez. Biliyoruz ki Taksim’deki terör saldırısından sonra bu iktidar hiçbir gerçek adım atmayacak. Biz TİP olarak Meclis’te bir araştırma komisyonu kurulması, saldırının tüm faillerinin ortaya çıkarılması ve bağımsız bir süreç işletilmesi için elimizden geleni yapacağız.”
ELLERİNİ KOLLARINI SALLAYARAK GİRİYOR, 5 KİŞİYİ KATLEDİYOR VE SONRA AYNI RAHATLIKLA SINIR DIŞINA ÇIKIYORLAR!