42,5121$% 0.02
49,5562€% -0.08
56,7911£% 0.02
5.786,36%0,59
9.484,00%-0,19
İnsanoğlu, doğduğu andan itibaren zamanın görünmez ipine bağlanır. İlginç ve hatta çok ilginç bir ilişkidir bu. Ve ilk nefesle başlayan bu yolculuk, son nefese kadar süren bin bir türün zaman zaman birbirini yiyen, zaman zaman yalanlayan ve zaman zaman da tamamlayan bir yürüyüştür.
Zaman, varlığımızın hem en sessiz tanığı hem de en acımasız hakemidir. Bir elektir zaman. Dökülüp altta kalanlar ile dik ve omurgalı duranların en mutlak belirleyicisidir. Onu durduramayız, geri çeviremeyiz, hızını değiştiremeyiz. İşte bu sebeple onu anlamaya, tanımaya ve onunla doğru ve eşgüdüm ilişki kuranlar ile dostane ilişkiler kuran da zaman…
Geçmiş, insana hatıralarını armağan eder. Kimi zaman bir tebessümle hatırlanan anılar, kimi zaman ise yüreği burkan pişmanlıklar dahil, hepsi bahsi geçen kadim zamana dairdir.
Geçmiş zaman, geri çağrılamayan bir ülke gibidir: kapıları ardına kadar kapalı ama bakmasını bilenlere özel, güzel ve anlamlı görüntüleri göz pınarları ve göz aralığında sunan bir başka tarafı vardır.
İnsan, geçmişin gölgesinde yaşar, ondan ders alır ya da onun ağırlığını sırtında taşır. Üstelik, bu taşıma ameliyesinin mağlubu işin taaa başında belli iken…
Şimdi, zamanın en kaygan noktasıdır. İnsan, onu kavradığını sanır ama parmaklarının arasından kayan bir su damlası gibi hızla gelir, geçer ve gider. Yaşanan an, daha adını koyamadan geçmişe karışır. Bu yüzden “an”ı yaşamak değil de, insanın, zaman karşısındaki en büyük sınavıdır anı fark etmek. An’ın içindeki güzelliği, getirdiği nimet ve fırsatları ıskalamadan yakalayabilmek, hissedebilmek, zamanın hayata ve insana verdiği en büyük armağandır.
Gelecek zaman ise umutla korku arasında salınan bir bilinmezdir. İnsan, henüz yaşanmamış zamanları zihninde kurar, onlara hayallerini yükler. Bazen geleceğe dair planlar yapar, bazen de ondan kaygı duyar. Gelecek, insanı harekete geçiren en güçlü itici güçtür; çünkü her insan, yarınların bugünden daha güzel olacağına inanmak ister.
Zaman ve insan arasındaki ilişki, aslında varlık ve yokluğun bir bakıma kendisinin de değerinin tespitini ince şekilde ortaya seriverir zaman.
Kıymetini ve kader çizgisini gösterir zaman. Zamanın sonsuzluğu, tartışmasız galebe çalacağı gerçeği karşısında insan, ömrünün kısalığını idrak eder ve bu idrakle anlam arayışına çıkar. Belki de insanı insan yapan şey, bu arayıştır:
Bütün bunlar zamanın yenilmeyen, mutlak galip olduğu ve galip geleceğinin bir tırnak geçirip iz bırakma isteğidir. Yazılar, eserler, anılar, sevgiyle dokunulan kalpler… Hepsi insanın, zamanın ötesine geçme çabasının bir yansıması gibi görünse de, zamanın tanıdığı bir zamandır…
Sonuçta zaman, insana iki şey öğretir: Her şey geçer ve hiçbir şey geri gelmez.
Bu iki hakikati fark eden insan, yaşamını daha bilinçli, daha derin, daha değerli kılabilir. Çünkü ‘’zamanla ‘’ dost olmayı öğrenen, aslında kendisiyle kavgasına son vermiş olmakla beraber kendisiyle barışmış olur.
Zaman ve İnsan
Zaman… Sessiz bir nehir gibi akıp gider; ne başlangıcını bilir insan, ne de sonunu görebilir. İnsan ise bu nehrin kıyısında duran bir yolcudur. Her bakışında yeni bir akış, her adımında yeni bir kayboluş görür. Ve üstelik bütün bunlar gözleri önünde yaşanıp avuçları arasında kayıp giderken küstah insanın, hiçbir şey yapamayacağı gerçeğini yüzüne yüzüne çarpışıdır zamanın…
İşte bu sebepledir ki geçmiş, ardımızda bıraktığımız ayak izlerimizdir.
Kendisiyle hovardaca ve israf ilişkisi kuran hiç kimseye acımama gibi muhteşem bir gerçekliği olan zaman…
Onu yani zamanı, geri çağırmak mümkün değildir; özrün, kaybedilen, hovardaca harcanmış ve israf etmişliğin farkına varmış olmanın, zaman bağlamında ve zaman için, zerre kadar ehemmiyeti kalmamıştır artık.
Fakat, hafızanın rüzgârı estiğinde ılık ılık, o izler yeniden belirir. Bazen bir gülüşte, bazen gözden düşen bir damlada can bulur. Geçmiş, kalbimize hem hüzün hem teselli ve hem de umut taşır.
Şimdi, zamanın en narin noktasındayız.
Zamanın mutlak galip geleceği gerçeğine teslim olmak, zamanın akışına karşı yüzülemeyeceği gerçeğini kanıksamak ve an ile kurulacak ilişkiye daha bir ayakları yere basan şekilde yaklaşmak, insanın, akılla ve zaman ile yaşanılmış onca tecrübe ışığında bakmak ve barışmak…
İşte bütün bunlar insanın elindeki tek gerçektir.
Ya ona onun üstünlüğünü kabul ederek dört elle sarılacak ve varlığın sırrına dokunacağız ya da azılı ddişleri arasında öğütüleceğiz..!.
Zaman, insana fısıldar: “Her şey geçer, hiçbir şey geri dönmez.” Bu fısıltı, kimi zaman yürek burkan bir hatırlatmadır; kimi zaman ise yaşamanın değerini hatırlatan bir armağan. İnsanın tek tesellisi, zamana iz bırakabilme arzusudur. Bir söz, bir sevgi, bir dokunuş, bir hatıra… İşte insan, böylece zamanın ötesine sızar.
Ve sonunda insan anlar ki: Zamanın gerçeği, aslında yaşamın gerçeğidir. Zamanla dost olan, kendiyle barışır; anı fark eden, hayatı gerçekten yaşar.
HAYVANLAR VE ŞEYTANLAR DİNLEYEMEZ
1
MEŞALECİ MEŞALECİYE DEMİŞ CIRT GÖZÜNE!
2
AKP’NİN EN BAŞARILI VE İSTİKRARLI OLDUĞU TEK ALAN! ZAM ZAM VE ZAM HEM BENZİM VE HEM DE MOTORİNE YİNE ZAM
3
CHP’DE SULAR DURULMUYOR. ESKİ DELEGELERDEN CHP KURULTAY’INA BİR KEZ DAHA İPTAL DAVASI!
4
SİYASAL DİNCİLİĞİN EGEMENLİĞİ ALTINDA Kİ ÜLKENİN SAĞLIK MÜDÜRÜNE VARINCAYA KADAR HIRSIZ!
5
AKBABA VELİ’YE YOL GÖRÜNMÜŞ!