34,3054$% 0.31
37,5445€% -0.07
44,9573£% 0.06
2.925,56%1,27
4.957,00%0,97
31 Ağustos 2024 Cumartesi
Bir başka yazı daha yazmıştım ‘’ Mahallenin Zangoçları ‘’ diye…
O yazımda da belli oranda incelemiş, hicvetmiş ve dahi okkalı bir oranda iğdiş etmiştim görgüsüzlerden teşekkül etmiş ve alabildiğince sırıtan, elini attığı her şeyi yüz ve gözüne bulaştıran yeni beyaz Müslümanları…!
Evet, bu ülke 1839 Tanzimat’tan başlayıp 1856 Islahat Ferman’ın dan beridir bir dönüşüm, değişim ve gelişim sancısı çekmekte. Maddi ve manevi çok ciddi ve çok büyük bedeller ödemiş olmasına rağmen bu dönüşümünü tamamlayamamış olmasıyla birlikte kan ve maddi kayıp havuzu alabildiğine derin ve kırmızı olmasına rağmen bir gram ders almamıştır aynı zamanda.
Cumhuriyet ile bir başka boyuta evrilen, bir ışık ve umut barındıran yeni Türkiye; Meclis, ortak akıl, bilim ve düşünsel özgürlük gibi müthiş savlar ortaya koymuş, ancak, istenilen olgunluğa kavuşamadan beyaz Müslümanlar eliyle klasik kurnazlık olan ‘’ Din elden gidiyor ‘’ mottosu bir kez daha katletti değişim, dönüşüm, aydınlanma ve genç Cumhuriyeti.
Bu Coğrafyanın sanki kaderiydi sorgusuz teslim olmak, ekletmeden hareket etmek, analiz etmeden iman etmek. İman etmek yeterliydi zira birisi Allah demiş, Bismillah, Elhamdülillah demiş; Cami demiş, Hilal demiş, minare demiş ve böylesi mukaddes deyişlerin sorguya tabi tutulması mümkün müydü!? Kuşkusuz ve mutlak bir teslimiyet ve iman gerektiriyordu ve ettik…!
Oysa söylenen kadar söyleyende de bir görgü olmalıydı estetik bir duruş, tavır ve yaşanmışlıktan mütevellit bir tatmin olmuşluk ve yaramız olması hasebiyle bir GÖRGÜSÜ OLMALIYDI…
Görmüş – geçirmiş, tatmış, yaşamış, gezmiş, kanıksamış, biriktirmiş ve nihayetinde analiz edecek bir eğitim, septik bir tavrın en az diğerleri kadar elzem olduğu bilincini kavramış, imanın, tiziz bir tahlil gerektirdiğini ve bunun da ön koşulunun septisizm ve tefekkür olduğunun farkında bir kitle olmalıydı…
Beceremedik, Beceremiyoruz zira dış müdahalelere açık, yönlendirmeye karşı her bakımdan fakir, yetersiz ve savunmasız olmamız dolayısıyla her an her yöne savrulabilir bir toplum olmanın bir adım bile dışına çıkamadık.
Din, bir manivela idi ve üstelik kullanım alanı son derece geniş olması dolayısıyla her zaman pratize edilerek sanki İslam ile akıl, İslam ile Mantık, felsefe, bilim, tahkik ve tahlil arasında aşılması mümkün olmayan bir mesafe olduğu izlenim ve hatta inancı kökleştirildi bu coğrafyada…
Üstelik bütün bunlar yine bu coğrafya da ve bu coğrafya insani eliyle tedavüle sokuldu. Fasid bir daire idi ve koca bir ülke bu daire içerisine hapsedilerek depresif duygu ve dürtüler ile kardeş kılındı.
Ara ara kısa dalga çırpınışlar, depreşimler, itiraz ve isyanlar olagelmişse eğer kimileri ‘’ Din elden gidiyor ve kimileri de Laiklik elden gidiyor ‘’ safsataları sebebiyle darbelere maruz kalıp inkıtaya uğratılarak yeniden başa, o ölüm ve fasid girdabın içerisine döndürülmüşüz.
Hülasa bir türlü görgü ile etik ve estetizm ile bir ilişki kuramamışız. Hem değil miydi İslam(!) suret resimleri çizmeye engel!? Dahası Fıkıh, İçtihat ve icma adı altında statik, donuk, mat, ruhsuz, heyecansız ve eylemden fersah fersah uzak bir millet, coğrafya ve ne idüğü belirsiz bir kavram olan ‘’Ümmet ‘’ ihdas ettiler.
Sözde, Allah’ın evi dedikleri Camilerde bile adeta Kuran’ın anlaşılmaması, okunmaması, üzerinde beyinsel hiçbir faaliyet görülmemesi için, Kurs adı altında uyutma, aldatma, kandırma ve gerçeğin üzerinin örtülmesi ameliyesinde bile aparat olarak Kuran seçilmişti…
Oysa İslam ve Kuran baştan sona estetik bir zevkten, estetik bir bakış açısından, estetik bir yaşam kalitesinden, estetik bir bakış, estetik bir gülüş, estetik bir oturuş ve kalkış reçetesini tüm insanlığın önüne koymuş olmasına rağmen, müntesibi olduğunu iddia edenler ile Kuran hiçbir zaman barışık bir iletişim kurmadı, kuramadı ve kurdurulmadı.
Alabildiğine amorf bir toplum, alabildiğine cahil, alabildiğine görgüsüz, alabildiğine aç, alabildiğine hakir, alabildiğine varoş tipler ülkenin yönetimini istila etti.
Bir bakınız Malatya’yı yöneten tiplere!
Bir tekinde bile estetik bir dil, estetik bir diksiyon, estetik bir tavır, keskin bir zekâ, görmüşlükten kaynaklı bir vakar, İslam’ın estetik vurgu, telkin, tavsiye ve emrinden nasiplenmiş, Şark ile Garb’ın sentezini yapabilir bir birikim var mı!?
Alabildiğine görgüsüzlük, alabildiğine gece kondu, alabildiğine varoş, alabildiğine sünepe, alabildiğine edilgen, alabildiğine cahil, kaba, silik, kimlik ve kişilik bunalımı yaşayan tiplerin işgal ve istilası altında inim inim inleyen bir şehir değil midir Malatya!?
Sözüm ona bakanlık yapmış olan tipe bir bakın kaç kelime dilinde renk ve ahenk saçıyor!?
MKYK üyeliği yapmış olanı, evlere şenlik…
Milletvekilleri ise her biri ayrı bir palyaço…
Yazımızı, bir tek kelime ile hülasa edecek olursam eğer bu çevreyi, bu mahalleyi gayet iyi tanımış, yakından mülahaza ve tahkik etmiş olan rahmetli Alev Alatlı’nın tabiriyle ‘’ PAÇOZ ‘’ bir kitlenin insanlık ve gelişim bağlamında henüz beşinci evresini yaşadığımız şu süreç, ne ağır yük omuzlarımda…
Evvela aşağılık bir kumpas kurdular son derece şerefsizce, son derece namussuzca ve ceza evine tıktılar. Oysa ben kurdukları kumpası hissetmeye başladığım an kumpasın mimarı olan tüm ekabir takımıyla yazışıyor, görüşüyor ve konuşuyorum.
Durumdan haberdar olduklarını ama durumun kendilerinden bağımsız olduğunu ve bana yardım edeceklerini ve bu durumu düzelteceklerini söyledikleri çeşitli konuşmalar, buluşmalar ve görüşmeler yapıyoruz.
Ne ki ahlak, din, iman, adalet ve hukuk fukarası bu tipler, arkadan ve arkamdan oyunu devam ettirip kurdukları kumpas ve tuzak sonrası ceza evine gönderdiler beni. Korkarım, susarım ve pusarım sandı ve kendilerince beni terbiye edeceklerini zannettiler.
Bir müddet ceza evinde kaldım. Çıktım ve çıktıktan sonra son derece kesif, keskin ve adrese teslim yazılar yazdım ve ayrıca kısa bir müddet sonrası ceza evine girmeden evvel kimlerle konuştuğumu, kimlerle buluştuğumu, kimlerle görüştüğümü, olayın başından sonuna kadar haberleri olup buna rağmen salağa yatanları bir bir ifşa ettiğim bir yazı dizisini de kaleme almaya başladım bile…
Ceza evine atanlar hemen sonrası kendilerine tetikçilik yapan bir grup süzme gazeteci ile hakkımda itibar suikastı başlattılar. İdamlık bir mahkûma bile bir söz hakkı tanınırken, hakkımda olmadık iddiaları, karalama ve suçlamaları gazetecilik adı altında piyasaya süren bu süzmelerin iş yerlerini defalarca ama defalarca ziyaret ettim.
Her gidişimde ofis çalışanlarını önüme çıkardı ama karşıma çıkmaya bir kez bile cesaret edemeyen, bana söz hakkı veremeyen, hakikati yazamayan ve dolayısıyla tetikçilik yapan bu süzmeleri, ayrıca, onlarca kez kendi cep telefonlarını aramalarımı cevapsız bıraktılar.
Karşıma çıkacak yüzlerinin, ahlaklarının, ilkelerinin, edeplerinin ve cesaretlerinin olmadığını kendileri çok iyi bildikleri için kaçıp durdular.
Bu aşağılık isnat, iddia ve suçlamalarının geçerli olmadığını, mahkemenin henüz sonuçlanmadığını, dahası, istinaf ve Yargıtay sürecinin tamamlanmadan bir kişi hakkında kesin hüküm verilemeyeceği esası üzerinden defalarca suç duyurusunda bulunduğum Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı ve savcılık, aradan yaklaşık iki yıl geçmiş olmasına rağmen kılını bile kıpırdatmamış ama bana karşın yıldırım hızıyla dava üstünü dava açmakta pek mahir bir tavır sergilemiştir. Benim sorgumu üstlenen savcıya da bu mahareti aynen izah ettiğimi ayrıca not ediyorum.
Elbette ülkem ve devletim bir kez daha ayağa kalkar, hak, hukuk ve adalet bir kez daha tesis edildiği zaman hepsiyle HSK ve diğer hukuki kurumlar eliyle hesabımızın baki olduğunu ve kalacağını ayrıca ve kalın kalın not ediyorum…
Gelelim süzme gazetecilere!
Ya hu bir kez de olsa insan taklidi yapın bari. Bir kez insan ve erkek olun, adam gibi kavga edin, edeceksiniz eğer. Madem benimle bir savaş başlattınız o zaman ya delikanlı gibi savaşın ya da erkeklik ve delikanlılığın hakkını veremeyecekseniz Fuat Kozluklu gibi bizimle, konumuz ve davamızla zerre kadar alakası olmayan bir kişiyi dava dosyasına ekleyerek onun üzerinden yargıya mobing uygulama ahlaksızlığından vaz geçin…
Kendinize ve iddialarınıza güveniyorsanız davanızın arkasında durun ve karşıma erkek gibi sizler çıkın. Hoş, etinizin ve budunuzla dişimin kovuğunu bile doldurmayacağınızı, ölmüş babanız ve avukat kardeşinizi de yanınıza garnitür kabilinden vererek, alayınızın toplam bakiyesinin bir cümle bile etmeyeceğini; karşıma geldiğiniz an ahlaken, hukuken, insanen, İslam’en, erdem ve omurga bakımından tüy siklete tekabül edeceğinizi koca bir Malatya aynen ve yakinen bilmekte Cami duvarına bevleden bedeviler sizi gidi…
Bakın süzme gazeteciler!
Size bir kez daha ve altını çizerek diyorum ki; yarın hukuk egemen olunca, hakikat kaim olunca, adalet tahkim edilince arkasına sığınıp saklandıklarınız, kendilerini bile kurtaramayacakken kula kul olmaktan, omurga ve dürüstlüğü terk etmekten, gazeteciliğin hakkını vermekten, bilmediğiniz için gelip benden talep etmekten yana bir an önce taraf olunuz.
Ve masa üzeri sizlere haber servis edenlere, kulluk ettiklerinize de deyin ki ‘’ Ey böyyüklerimiz, bu Turan GÜZEL defalarcadır diyor ve yazıyor ki ‘’ olayın hem başından beri haberleri var ve hem de ceza evinden çıktıktan sonra tüm ekabir takımı beni makam odasında ağırladı ve okkalı teklifler yaptı ‘’ yazı ve iddialarının aslı astarı nedir? Bu adam sizleri bu denli töhmet altına alacak cümleler kuruyor, neden bu adamı mahkemeye vermiyorsunuz? Diye sorman gerekmez mi!?
Soramazsın zira sizde aynı kirli çarkın bir üyesi ve aynı kirliliğin göbeğindesin zaten..
Gelelim yeniden davacı olduğun KRİPTO YAHUDİ VE KRİPTO SÜRYANİLER BAŞLIKLI YAZIM İLE HÖÖSSSTTT ULAN, LAN HÖÖÖSSTTT başlıklı yazılarım ve orada kullandığım ifadelerin izah ve açıklamasına. Ancak görüyorum bu bir yazıya sığmayacak ve tek yazıya da uzun kaçacağından ötürü devamını yarına bırakıyorum.
Ama o zamana kadar bu yazımı okuyun bir kez de olsa insan taklidi yapın…
NOT: YAZI DİZİSİNİ BİTİRECEK, TEK YAZI HALİNE GETİRECEK VE ” CUMHURBAŞKANINA MEKTUP ” BAŞLIKLI YENİDEN YAYINA ALACAK, CİMER VE DİĞER TÜM KURUM, KURULUŞ VE ULUSAL BASINA GÖNDERECEĞİM….
Başlığıma bakıp tuzağa düştüm demeyin sakın! Şayet mevzuyu ve tam da kulağa isabet ettirilmiş ve bir küpe misali unutulmaması gereken bir yeri yırtmış ise kurşun, mesajı, sadece Trump ile sınırlı tutmanızı hiç birinize yakıştıramam doğrusu…
Trump üzerinden herkese ayrı ayrı verilmiş bir mesajdır bu. Malum, tam Dokuz ABD başkanına suikast düzenlenmiş. Mesajı alanlara bir ihtar ve geri kalanlara mesaj verilmiş, mesajı alma noktasında kulağı üzerine yatanların ise kabri başında ağlaya(!) durmuş maktulün katilleri.
Değil mi ki bütün ve her şey müesses nizamın intizamı içindir..!
Burası ABD!
Siz, seçime girdiğinizi ve istediğiniz adaya oy verip seçim yaptığınızı zannede durun, ABD’nin gerçek sahipleri seçimden tam 5 ay sonrasının planlarını seçimden tam 5 ay evvel sizlere seçtirecekleri başkan ile provaya girmişlerdir bile.
Var mı öyle koca ABD’nin başkanına derin ABD’nin izni, onayı ve bilgisi olmadan suikast girişiminde bulunacak yiğit ve devlet!?
Buyrun bombaya!
Trump’a düzenlenmiş suikast üzerinden yaratılan sansasyon, gri ve puslu süreç ( en az bir ay ) içerisinde cambaza bak cambaza oyununun sahnelendiği sırada bizler neyi kaçırmış olacağız!? Neyi kaçırmış olacak derin ABD tüm dünyadan!?
Malum, dediğimiz gibi burası ABD ve ABD, dünyanın nabzını tuttuğu ve yönettiği ikiz kulelerini inşa ettiği en görkemli şehirlerinden olan Manhattan’in göbeğinde ki ikiz kuleleri patlatır, bunu sen yaptın der ve 11 bin km öteden gelir neyiniz var neyiniz yok çöküverir üzerine ve üzerinize…
Malumunuz olduğu üzere kıta Avrupası ardı ardına seçimlere gitti. Koca Avrupa, aşırı Sağ’ın gölgesi altında kalırken, bu durumun, ABD usulü bir tezgâh olduğunun hesabını yapamayanlar ‘’ Medeni Avrupa’da böyle bir sonuç nasıl olur ‘’ türü demode bir yaklaşım ile bilgiçlik tasarlarlar.
Kimi gazeteci müsveddelerine, ağızlarında döndürüp durarak ergen tatmini yaşamalarının da gerektiğini çok iyi bilen ABD, AŞIRI SAĞ terminolojisi üzerinden ve hemen yanına ilintilediği Rusya, komünizm ve Putin ile pastanın çileğini tamamlamış ve koyuvermiştir bilgiçlik taslayacak müsveddelerin dilleri altına…
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
İsrail ve Akdeniz’in güvenliği ve yine aynı güvenlik paketi içerisine alınan Kıbrıs’ın (Güney Kıbrıs demiyorum KIBRIS diyorum) ve elbette tıkır tıkır işleyen BOP’un aksamadan nihayete erdirilme süreci başlamış ve Tanrı Kıyamete zorlanmaktadır.
Asya, Ortadoğu ve Afrika’nın yeniden yapılanması!
ABD, tam bir ABD milliyetçisi ve hatta aşırı sağ konsepti içerisinde tanımlanması mümkün olabilen Trump eliyle yeni bir süreci başlatmıştır artık.
Sağlam ve sıkı bir Evanjelist olan Trump, takip edenlerin çok iyi bileceği üzere ilk başkanlık dönemlerinde Güney sınırlarına yaptırdığı yüksek ve kalın duvarlar ile Güney Amerika ülkelerinden ABD’ye kaçak girişlerin önünü kesmek isterken kullandığı temel argümanlar, aşırı Sağ’a rahmet okutan açıklamalardan oluşmaktaydı.
Yeni konsept aşırı SAĞ!
Aşırı Sağ’ın en fonksiyonel ve en radikal formunu İsrail’in din devleti üzerinden ve üstelik bütün insani sınırları tepetaklak ederek uyguladığı bu süreç, mutlaka ama mutlaka nihayete erdirilmesi gerektiği neredeyse açıkça ifade edilmekte Batı medyasında.
Batı, bir an evvel nihayete erdirilmesi ve son noktanın nereye varması ( Türkiye) gerekiyorsa bir an evvel varması ve vardırılması, aksi takdirde kendi kamuoyunda ki homurtuların yine kendilerine son derece pahalıya mal olacağı bilincinin garip sıkışıklığını yaşamaktadırlar.
Asya, Ortadoğu ve Afrika’nın gerek politik ve gerekse Coğrafik anlamda büyük ve keskin değişiklikler içerisine gireceği neredeyse aşikar konu arasında.
Mısır, Arabistan ve Türkiye!
Mısır ve Arabistan için hemen hemen çantada keklik tabiri cari görünüyor. Hesabın az ya da çok akamete uğrayacağı ve uğrama potansiyeli taşıyan tek yer Türkiye’dir. Bu durum AKP iktidarından kaynaklanan bir akamet değil elbette.
Türkiye’de her ne kadar belirgin bir rol üstlenmiş, kafasını dışarı çıkarmış ve herhangi bir varlık gösterememiş olsa da Milliyetçi, Atatürkçü ve bilinç sahibi Müslüman kesimin Sağı ve solunun kestirilememiş olması, ABD’nin düşündüğü tek ama tek konu dersem abartmış olmayacağıma temin ediyorum sizleri.
Hemen sabah ARZ-I MEVUD ilan ettim dediği an ABD ve İsrail, Türkiye harici bir tek devlet daha var mıdır itiraz ve isyan edecek!?
İşte tam bu sebepledir ki GÖLGE CHP, GÖLGE BAKANLAR VE GÖLGE GENEL BAŞKAN İLE YENİ BİR ASİMİLASYON HAREKETİ DEVREYE SOKULMUŞTUR!
DAHA DÜNE KADAR AKP’NİN EMPERYALİST BİR PROJE OLDUĞUNU DİNDAR KESİME ANLATAMAMIŞ İKEN, ŞİMDİ DE CHP TABANINA MEVCUT ERGENLER KONSÜLÜNÜN TESLİM ALDIKLARI VE PİYASAYA SÜRDÜKLERİ CHP’NİN DE EMPERYALİST BİR PROJE OLDUĞUNU ANLATMAK İÇİN EN AZ 20 YIL HARCAMAMIZ GEREKECEK. OYSA 20 DAKİKA BİLE HOVARDACA HARCAYACAK VAKTİMİZ YOKKEN…!
BATTALGAZİ BELEDİYESİ HUKUKU ÇİĞNEMEYE DEVAM EDİYOR!
Sabık başkan Osman Güder’e defalarca yazmış, uyarmış ve hatta bizzat kendi özel telefonuna ait Whatsapp mesenger üzerinden adeta adrese teslim suç duyurusu kabilinden hukuk ihlali yaptığını ve aynı zaman da site yönetimi adı altında teşekkül etmiş yasadışı bir yapının da yine hukuku çiğnediğini yargıya belgeleriyle ibraz etmiştim.
Yetinmedim bir de Osman Güder’in adeta karakutusu gibi çalışan ve şimdi de aynı görevi cari başkan Bayram Taşkın’ın yanında devam ettiren Erol Yiğit isimli başkan yardımcısının bizatihi telefonlarına mesaj olarak göndermiştim.
Gelinciktepe TOKİ bir özel yerleşim yeridir.
Site mukimlerinin henüz tapularını almamış olması, orasının özel bir yerleşim yeri olduğu gerçeğinin üzerini kapatamayacağına ehemmiyetle dikkat çekmiş Osman Güder ve karakutu Erol Yiğit’i defalarca hukuk ile ikaz edip durmuştum.
Hatta öyle ki Gelinciktepe Toki konutlarının bir özel site, özel mülk olduğunu bizatihi Battalgazi belediyesine teyid bile ettirdim. Bir dilekçe yazarak site içerisinde bulunan ağaçların yeteri miktarda sulanmadığını ve dolayısıyla susuz kalmış olması ve bakımsızlık dolayısıyla kurumaya yüz tuttuğunu ve belediyenin bu ağaçları sulamasını talep ettiğim bir dilekçeyi resmi kuruma ibraz edip resmi kayıt altına aldırdım.
Belediyenin resmi yazısında ise aynen şöyle denilmekte; Bahsini yaptığınız sitenin özel bir hüviyete sahip olması dolayısıyla belediyemizin yetki sınırları dışında kalmaktadır. Dolayısıyla belediyemizin böylesi bir yetki ve sorumluluğu bulunmamaktadır.
EVET, İŞTE BENDE AYNEN BÖYLE DİYORUM BATTALGAZİ BELEDİYESİ VE BAŞKANI BAYRAM TAŞKIN!
Olayın gerçek boyutları böyle iken, sitenin hiçbir sorumluluğunu üstlenmiyor, temizlik ve bakımını yapmıyor, ağaçların sulanması ve gerekli zirai denetim ve bakımını üstlenmiyor ama içerisini babanın çiftliği gibi kullanıyor, her yere kendi logonu koyarak at koşturuyor ve zerre kadar hakkın ve yetkin olmayan yerlere iş yerleri açma ruhsatı veriyor ve o insanlardan bir de utanmadan kira bedeli alıyorsun..!!!
SENİ DE İKAZ EDİYORUM BAYRAM TAŞKIN!
Osman Güder’in yaptığı hukuk ihlalini üstelik bir hukuk insanı olarak işlemeye devam ediyorsun. Hadi, Osman’ın bir veteriner olduğunu ve dolayısıyla hukuki bilgi bakımından fukara olduğunu göz önünde bulundurur isek ve sizin de bir Avukat olduğunuzu hesaba katarsak, işlenilen suçun mahiyeti hiç de kaldırılabilir bir düzeyde olmayacaktır.
ÇEKİN ELİNİZİ GELİNCİKTEPE TOKİ’DEN
Site sakinlerinin çok yakın da özel tapularını alır almaz AFAD’dan aldığım bilgiyi de ibraz ettiğim bir resmi dosya ile YÜRÜTMEYİ DURDURMA DAVASI açacağım.
Hakkınız, haddiniz ve yetkiniz olmadan kafanıza göre kiraladığınız yerlerin yürütmesinin durdurulması sonrası şahsi olarak sizi, Osman Güder, Erol yiğit ve kurumsal olarak Battalgazi belediyesini dava edeceğim.
Ve elbette haksız, hadsiz ve yetkisiz şekilde kira bedeli olarak aldığınız paraları ve millete ciddi miktarlara mal olan yapıların maddi ve manevi zararlarını da faiziyle birlikte ödemek zorunda kalacağınızı bir hukukçu olarak bildiğinizi ZANNADİYORUM!
Dahası, adeta deli dumrul misali çöktüğünüz ve kendi logonuzu da marifetmiş ve haddiniz ve yetkinizdeymiş gibi çöktüğünüz kafenin önünün de bulunan küçücük alanı suluyoruz adı altında her gün ama her gün milli servet katline imza attığınız sulama terörünüzü de ayrıca utanç vesikası olarak resmediyorum.
Sağ taraftaki hepi topu 300m2 alan için gece bırakılan ve öğlene kadar akan, hiçbir kişinin umursamadığı ama fakir fukara milletin suyu ve parasının nasıl berheva edildiğini görüyor musun Bayram Taşkın!?
Dur! Daha bitmedi. Bak bakalım diğer fotoğraflara..!
Sözüm ona sulama yapılıyor öyle mi?
Şu gördüğünüz fıskiyeler var ya!? Hah işte bunlardan en az 20 tane var etrafta ve gece saatlerinden öğlenin bu saatlerine kadar ve üstelik haftanın en az 4 günü aynı israf ve günah sektirmeden, aksatmadan yapılıp durmakta Bayram Taşkın.
Sahi Bayram Taşkın, bir fukara vatandaşımız iki kez su faturasını imkansızlıklar dolayısıyla ödememiş olsaydı nasıl bir yaptırımla karşı karşıya kalacağını ikimiz de çok iyi biliyoruz değil mi?!
Hukuken bu işin peşini alsa bırakmayacağım.
Aslında bu yazımı birkaç konu ile daha bir takviye edecektim ki, sonrasına ayrı ayrı ve müstakil yazılara dönüştürme kararı almış olmam dolayısıyla ayrı ayrı yazacak ve sizin de cep telefonunuzun whatsapp hattınıza mesaj olarak atacağım ama elbette .
Ne ki!
Malatya’nın yüzakı, hukuk ve hakkaniyeti önceleyen ve cesur yayıncılığın başı ve bayraktarı olan www.malatyahaber.com.tr isimli sitemizden yayına aldıktan sonra …
Not: yazılarım ve sosyal medya hesaplarım üzerinden eleştirdiğim kim varsa hepsinin adına trollük yaparak itibar suikastına ve haysiyet cellatlığına görevlendirilmiş olanlara ve onların zavallı efendilerine diyorum ki; hanginiz ya da tamamınız da herhangi bir bilgi, belge var ise savcılıklara iletip suç duyurusunda bulunmuyor ve sadece ucuz troller eliyle hakkım ve itibarım üzerinden operasyon yapanlara namussuzsunuz, şerefsizsiniz namertsiniz diyorum…
Ahzab Suresi, 58. ayet:
Mü’min erkeklere ve Mü’min kadınlara irtikab etmedikleri (İŞLEMEDİKLERİ BİR SUÇ) sebebiyle eziyet edenler ise, gerçekten bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.
Nur Suresi, 12. ayet:
Onu işittiğiniz zaman, erkek Mü’minler ile kadın Mü’minlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup: “Bu, açıkça uydurulmuş iftira bir sözdür” demeleri gerekmez miydi?
HEYYY MÜFTERİLER VALLAHİ HESABIMIZI HEM BU DÜNYA DA HEM AHİRETTE GÖRECEĞİZ..!
Bambaşka bir konuyu köşemde ele almak üzere oturdum bilgisayar başına. Daha öncesinden açtığım bir haber kanalına birkaç dakika takılmış, alt yazıları okumuş ve Türkiye’m de olup bitenlere göz ucuyla da olsa bir tanıklık etmenin hemen arifesinde oturdum PC başına.
Henüz oturmuş ve henüz bir WORD sayfası açmıştım ki AKP’nin trolleri, kendilerine sendika diyen, işçi ve emek hırsızlarının ortak açıklama yapacakları haberini duyar duymaz; tamam, küresel tanrılar artık oyuncu ve oyun değiştirme ( ERKEN SEÇİM ) talimatını daha bir görünür olması noktasında iktidar, muhalefet(!) ve sendikacılık oynayan trollere iletmiş diyerek konuyu ve başlığımı anında değiştirdim.
Bu üç trol Konfederasyonun trol başkanlarının küresel Tanrılarına çaktıkları ‘’ mesajı aldık ve plana sadığız ‘’ türü açıklamalarına geçmezden evvel Ana muhalefet(!) partisinin GHÖLGE BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL’in Suriye’ye yolcu olacağı haberi de aynı sadakatin vakti gelmiş tezahürüdür.
Dostlarım, arkadaşlarım, takipçi ve okurlarım hatırlayacaktır ki genel ve yerel seçimler sonrası en fazla 1 yıl içerisinde genel seçime gidileceğini bağıra bağıra deklere etmiş, birçok sosyal medya hesaplarım üzerinden defalarca yazmış ve köşe yazılarımda italik tonda defalarca işlemiştim.
Bu girizgâh sonrası yazacaklarımı da daha anlaşılır kılacağım kanısıyla…
Üç Konfederasyon!
Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Aslan
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay
Disk Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu
Hepsi, varlığını AKP’ye borçlu olan ama özellikle HAK-İŞ isimli bir tanesi var ki kuruluşundan çalışma sistematiğine ve genel başkanından çalışanların kim olacağına varıncaya kadar aldığı nefesin bile kaynağı AKP olan Hak-İş’in de bu toplantı içerisinde olduğunu hesaba katarsak ‘’ Emir demiri keser ‘’ Atasözünde ki güncelliğini bir de ben hatırlatmış olayım istiyorum.
Yan yana gelmiş üç Konfederasyon ve genel başkanları gerdan kırıyorlar ekran karşısında. Yürek yemişler zahar AKP ve ekonomik politikalarını yerle yeksan ederlerken.
Ülkem’in Nehirlerinden Ormanlarına, Dağlarından denizlerine, sahillerinden kıyılarına, KİT’lerinden otoyollarına, köprülerinden sayamayacağım kadar değerlerin total anlamda iç edildiği süreç içerisinde tıkı çıkmamış, danışıklı dövüş kabilinden ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU isimli ucuz tiyatroyu sahnelemelerinin ötesinde bir halta yaramamışlardır.
Ülke’m, altından üstüne ve yetmedi demografik yapısına varıncaya kadar arsız, hayasız, imansız, kitapsız ve vicdansız bir yağmaya malzeme kılınmış iken tıkı çıkmayan bu KUL KESİMİ, bir üst seğment Tanrılardan aldıkları emirleri bir alt segment Tanrıya oranla tercih etmiş, etmek zorunda kalmış olmalarının gereği olarak arz-ı endam eyliyorlar işçi, emek ve namus havarisi kesilerek..
Bunlara üye olup aidat ödeyen, bu trol ve KUL’cuk kesiminden medet uman milyonlara dair okkalı beddualarımı bir sonra ki yazıma istifliyorum.
VAKTİ GELDİ DİYOR KÜRESEL TANRILAR!
GHÖLGE başkan ÖZGÜR(!) Suriye’ye gidecek. Kendisi, direk gittiğinde başta AKP’nin ve daha sonra da bütün kesimlerin hiciv malzemesi olacağı kesin olan Erdoğan’ın korunması elzem olan İTİBARININ baş görevlisi Özgür, Suriye ve Esat ile görüşecek, ulaşım yollarını kısaltıp inişi daha bir yumuşatacak olan görevli GHÖLGE..!
Suriye-Esat, Erdoğan-CHP ve GHÖLGE parselasyonunun Türkiye ve Türklere yansımasının ne olacağı çok komplike bir konu olması dolayısıyla biraz daha zamana ve araştırmalara gebe olması dolayısıyla şimdilik öteliyorum.
Ama bir şeyin altını özellikle, kalın kalın ve hayati bir ehemmiyet yükleyerek çizmek istiyorum ki, Ülkemiz de iktidar ya da muhalefet diye, Anayasal kurumlar diye, Anayasa ve Yasa diye, Sendika diye, STK diye hiçbir şeyin olmadığı ve her şeyimiz ile tam bir istila, işgal ve yağma ile karşı karşıya olduğumuzu haykırıp duruyorum.
Bu tespitten hareketle mevcut CHP ve onun GHÖLGE başkanına ciddi bir değer yükleyip umut beklemek, AKP’ye inanmak ve umut beklemekten çok daha vahimdir. Mevcut koşullar altında vatanı, devleti ve işleyiş çarkında ki vahşeti sonlandırmanın tek yolu partizanlık değil realist, ahlaklı, dürüst ve açık kalp ile olanları analiz etmek ve kanser olmuş uzvun kime ve nereye denk geldiğine bakmaksızın kesip atmaktan geçmektedir…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.