DOLAR

$%

EURO

%

STERLİN

£%

GRAM ALTIN

%

ÇEYREK ALTIN

%

Malatya PARÇALI BULUTLU 18°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TURAN GÜZEL

TURAN GÜZEL

23 Nisan 2025 Çarşamba

AKP’NİN ÇÜRÜMÜŞLÜĞÜ CHP’NİN PAYANDALIĞI VE ARADA Kİ DİNAMİK SAADET PARTİSİ

AKP’NİN ÇÜRÜMÜŞLÜĞÜ CHP’NİN PAYANDALIĞI VE ARADA Kİ DİNAMİK SAADET PARTİSİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Tam çeyrek asırdır iktidarda AKP. Proje olarak tasarlayanlar, kuranlar ve yönetim tarzını belirleyenler, geri kalanlara vitrin ve dekor muamelesi yaptılar. Zaten vitrinde bulunanlara bakınca değer ve fikir üretmekten tamamen yoksun, eğitim ve çağı kucaklayacak vizyona dair fakir; duygu, vicdan, hayâ ve dinsel değerlere dair lakayt tiplerden meydana gelmekte.

Kuranlar ise okyanus ötesinde ki ciddi Ting Tang kuruluşların bizatihi kendisidir. Birkaç defa detaylı şekilde kaleme aldığım 28 Şubat sürecinin de bizatihi senaristleri, dekoristleri ve uygulayıcıları da yine aynı mahfillerdi.

AKP ve A takımının kimlerin tasarısı olduğu, kimlere teklif edildiği, teklifin nerede, hangi toplantı da ve kimlerin bulunduğu bir zaman da gerçekleştiği Prof Dr. Abdürrahim Karslı’dan toplantı sakinlerinden olan Abdurrahman Dilipak’a varıncaya kadar çok kişi tarafından deşifre edildi.

Teklif ilk önce merhum Erbakan’a yapılıyor!

Her türlü desteğin ciddi, dolayısıyla ve limitsiz şekilde verileceği söylenen Merhum Necmettin Erbakan: ne siz bana böyle bir teklifte bulundunuz ve ne de ben böyle bir şeyi işitmemiş olayım diyerek elinin tersiyle ittiği sayısız şahitlerin şahitliğin de vakidir.

Böylesi ciddi, temiz, gurur verici geçmişin aydınlık yüzü olan Saadet Partisi, Temel Karamollaoğlu’nun yaş ve sağlık problemleri dolayısıyla yönetim değişikliğine giderek olağanüstü kurultayda yeni, farklı, vizyoner, genç, dinamik, çağı takip eden ve gerekli stratejik bilgileri kuşanmış olan Sayın Mahmut Arıkan’ı göreve getirdi.

Hakikaten önemli, yerinde ve tam zamanında yapılmış olan bu değişim; AKP’nin kokuştuğu ve kokunun artık burun direklerini yakıp kavurduğu, midenin, hayâ ve utancın, din ve imamın, insanlık ve arlanmanın duvarlarını tırmalayan bir zaman denk gelmiş olması dolayısıyla sadra şifa kabilindendir.

Proje sahipleri AKP eliyle İslam ve Müslümanları(!) kantara çıkarmış, işte size İslamcılar! Alınıp satılabilen, mal, şöhret, servet ve şehvet denilince değer, din iman tanımayan tipler, diyerek dünyanın gözleri önüne ve tekmelenmesi için ayakları dibine atıldılar.

AKP eliyle din, iman, doğruluk, ahlak ve dolayısıyla İslam, Batı için alay edilecek ve şamar oğlanına dönüştürülecektir!

Ciddi ve hatta çok ciddi yara almış olan ve bizi var eden değerlerin acilen onarılması, tedavi edilmesi; tablonun gerçeği ile yer değiştirilmesi gerekmektedir.

CHP’nin yeni versiyonu ise AKP’nin takviye koluna dönüşmüş olması, Türkiye’nin enerjisini tam da AKP’nin istediği şekilde sönümleyen, sokağın haklı isyan ve tepkisini basit bir tutuklamaya indirgeyerek tüm Türkiye’yi bir başka ‘’ Tek kişiye ‘’ kurban verecek kadar AKP’nin kripto ortağına dönüşmüştür.

İşte, tablonun bu denli karartıldığı, kirletildiği ve komaya sokulduğu bir süreçte Saadet Partisi alması gereken rolü, kapması gereken sahneyi ve geçmesi gereken kokpiti tayin edecek ve o koltuğu hakkıyla dolduracak; servet, şöhret ve şehvet bataklığına düşmeden yüz akıyla limana taşıyacak kadroların bulunduğu son durak konumundadır.

Genç, Dinamik, ne istediğini bilen, ülkenin, içerisine sokulduğu ve sürüklendiği bütün vahim sorunların künhüne vakıf; çözüm için ehem ve mühim ilişkisinin idrakinde ve bu bağlam da sıralamayı doğru tespit etmiş olan Mahmut Arıkan yeni bir ses, yeni bir soluk ama en önemlisi ciddi bir umut durumda ki bir lider ve parti konumundadır.

Yine kendisi gibi genç ve dinamik bir kadro kurmuş olmakla beraber, bir çınar ve tecrübe abidesi büyükler ile dirsek teması içerisinde olması, modernite ile geçmişin, dinamizm ile tecrübenin nasıl bir değer ifade ettiğinin ve böyle bir birlikteliğin nasıl bir sinerji yaratacağını bildiğinin açık bir dekleresini yapmış ve yüreklere su serpmiştir.

Bu muhteşem karmanın bir tık daha risk alabilen, biraz daha cüretkâr, statükocu değil devrimci, donuk ve mat değil, daha canlı ve daha renkli bir siyaset izlemeyi göze aldığı an iktidarın birincil ve tek alternatifi olacağı geçmiş tecrübe ile sabittir.

Elbette ki kendi ontolojik değerlerine bağlı ama değişen ve dönüşen dünya, siyaset ve sosyolojik gerçekliğin farkında olup bu değişime direnmek yerine yön tayin eden ve bu anlamda başat olabileceği değerler ve potansiyel sahibi olunduğunun farkındalığıyla kararlı, istikrarlı, cesaretli ve hedefleri olan bir Saadet Partisinin ülkeye vereceklerinin çetelesi hayli uzun olacaktır.

Yeri geldiğin de hatalarıyla yüzleşebilen, gerektiğinde milletten özür dileyebilen ama özellikle de kendi bagajında ki dolu değerleri, ciddi birikimi ve Erbakan gibi YARIM DÜNYA kapasitesinin öğrettiklerini en iyi uygulayacak parti oldukları gerçeğini daha bir yüksek sada ile seslendiren Saadet partisi, önemli bir eksikliği kapatacaktır.

AKP’nin kokuştuğu, CHP’nin tükendiği, Milliyetçi partilerin tel tel döküldüğü ve umutların bitip tükenmeye yüz tuttuğu böyle bir süreçte Tarih, Sosyoloji, Teoloji ve siyaset seni bekliyor SAADET PARTİSİ

Devamını Oku

NE ÇOK ÇEKTİK ŞU ÜÇ SAHTEKÂRDAN

NE ÇOK ÇEKTİK ŞU ÜÇ SAHTEKÂRDAN
11

BEĞENDİM

ABONE OL

Avrupa, 1789 Fransız ihtilalini alabildiğine sahiplenmiş, bu isyan ve itiraz sesine kalbiyle karşılık verip, Fransa’nın malı demeyerek tüm Avrupa’ya şamil kılmıştır. Bu durum, din ile dünya ayrımını keskinleştirirken bir güvenlik ve teminat olarak ve dolayısıyla özgürlük ve özgünlüğünde kapısını ardına kadar açmıştı.

Sonraki dört asrın neden Avrupa lehine geliştiğinin bütün ve üstelik doyurucu cevaplarını da işte bu isyan, itiraz, özgünlük ve özürlük terimlerinin arasında bulmak gayet kolay.

Onların dört elle sarılma ve sistematik hale getirmelerine karşın bizim Coğrafya ’da işler gayet sancılı başlamış ve bu sancı tüm hızıyla ve üstelik doğumun olacağına dair en küçük bir emare göstermeksizin artarak devam etmektedir.

Koca bir asır evvel Mustafa Kemal paşa aslında Hilafet ve Saltanat denilen mefhumların, buralara yüklenilen düş, duygu ve inançların Kuran ve İslam ile reel bir bağının olmadığını görüyor olması dolayısıyla Cumhuriyet, Meclis, ortak akıl, Anayasa, Erk’lerin ayrılığı, seçme ve seçilme özgürlüğü ve elbette LAİKLİK gibi hayati unsurları devreye sokar.

Ancak ömrünün kifayet etmemesi, çok genç yaşta vefat etmesi tüm bu değerler ve Türkiye adına kapanması zor açıklar, kayıplar ve yaralar bırakmıştır.

İşte bu büyük kayıp, çok daha büyük bir sahtekârlığın kapısını açmıştı. Açılan bu kapıdan mal bulmuş Mağribîlerin barbar işgal ve istilaları yüzünden bütün değerli emanetlerin tarumar edilmesine ve toplumsal konsensüsün sağlanmasına ağır darbeler indirmiştir.

Zaten getirilen bu yeni terim ve uygulamaların büyük muhalefet görmesi ‘’ din elden gidiyor ‘’ yaygaraları ve aynı zamanda kısmen de olsa ciddi ve samimi endişeler dolayısıyla hem Kuran ve hem de Batı ile aramızın çok daha büyük ve uzun aralarla açılmasına sebep oldu.

Terimler, tanımlamalar, iddia ve uygulamalar Osmanlı’dan bakiye yeni devlet ama eski halk için ciddi bir endişe kaynağı durumundadır. O zamana kadar bilinmişliği olmayan ve dolayısıyla bize hayli uzak ve bir de tüm Avrupa’nın işgal ve tecavüzü ülke hafızasında tüm kötülüğü ile canlılığını koruyorken, Avrupa’dan ithal edilen yönetim şekli benimsemeyi ciddi ciddi zorlaştırmaktaydı.

Burası aşılabilirdi, ne var ki Atatürk ilke ve inkılaplarının künhüne vakıf olmak ile Atatürkçü olmak, Laiklik ile laikçilik arasında sıkışıp kalmış sahtekarların, bütün ülkeye ve milletin üzerine abanmaları bahsini yaptığımız korkunun ve uzaklaşmanın da kronikleşmesine sebep oldu.

Birinci ve üstelik bitmek ve tükenmek bilmeyen, dahası Atatürk’ün bütün mirasına tecavüz eden ilk sahtekârlık ülke üzerine karabasan gibi çökmüştür!

Cumhuriyet, ortak akıl, herkesin eşitliği ama özellikle de LAİKLİK, bir emniyet supabı, bir güvenlik ve fren mekanizması olması gerekirken celladın elinde ki baltaya, zulüm ve ölüm aracına işte bu birincil sahtekâr gurup eliyle hayata geçirilmiştir.

Laikliği, genelde din ama özelde İslam karşıtlığı, dinin panzehiri! Dinsizliğin baş aktörü olarak niteleyen ve uygulamaları, kafalarında ki zehirden daha tehlikeli ve daha hızlı olunca, derin yırtılmalar ve sık aralıklı kırılmalar yaşandı güzelim değerler ve millet arasında.

Hala günceldirler bu sahtekarlar!

Yaptıkları bütün hırsızlıklara, sahtekârlıklara, Atatürk ve Laiklik arkasına sakladıkları iğrenç hesaplarının alabildiğine deşifre olmasına rağmen utanmaz ve dolayısıyla sesleri gür çıkacak kadar da pervasızdırlar.

Atatürk’e, bıraktığı emanet ve değerlere, Cumhuriyet, ortak akıl, meclis, eşitlik, özgürlük, özgünlük, ilke, ahlak ama özellikle de Laiklik, işte bu ahlaksızlar kadar hiç kimse tarafından ihanet edilmemiş ve aşağılık emellere malzeme kılınmamıştır.

Bu sahtekar güruha karşın söylenmesi gerekenler başlı başına bir yazı ve hatta kitabın konusu olduğunun altını çiziyor ve ikinci tür sahtekarlığa ve sahtekarlara geçiyorum.

2. Dünya savaşının birincil motivasyon kaynağı olan Ulusçuluk ve dolayısıyla milliyetçilik akımı, tüm Avrupa gibi bizi de ciddi şekilde etkilemişti. Yaklaşık 24 milyon M2 topraktan 1 milyon bile kalmamış olması, Araplar tarafından satıldık, vurulduk, Avrupa halkının nankörlüğü gibi naralar dolayısıyla daha bir sivriltilmiş akım olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türkçülük akımı ciddi bir rağbet görmüş, mecliste, sokakta, basında ve eğitimde önemli bir yer edinmişti.

Söylemler, kulağa hoş geliyordu ‘’ Bir Türk dünyaya bedel ‘’ cümlesinde ki tılsım, hatırı sayılır bir kitlenin gönül teline dokunuyordu. İçerikten, samimiyetten ve ciddiyetten yoksun bu halüsinatif söylemler hamaset ve uyuşturucu içermesinin bir tık ötesine gidemiyordu. Aradan 70 yılı aşkın bir zaman geçmiş olmasına rağmen meclis konuşmalarında ki ateşli cümlelerden oluşan uyuşturucu hitap, bir adım ilerlememiş ve bir yudum umut vaat etmemiştir.

Aklen, mantıken, sanatsal, eğitimsel, bilimsel, spor ve diğer aktiviteler bakımından hiçbir değer ile iç içelik ilişkisi kurulmamış ve kurmasına da izin verilmemiştir. Hamasi sözcükler ile avutulup uyuşturulmuş bu kitlenin eğitimli, sorup sorgulayan ve hak edeni hakkıyla yargılayan bir değer ve potansiyel sahibi olmasın diye soluksuz uyuşturucuya tabi tutulmuş ve dolayısıyla hazin bir son ile karşı karşıya gelmiş ve getirilmiştir.

Her Türk asker doğar uyuşturucusuna, Şehitler ölmez vatan bölünmez eklenmiş ve yanına bir de çakıl taşı metaforu ile gerekli helyum ihtiyacı karşılanmış olan bu kitle mafya, uyuşturucu, çek – senet tahsilatı, sokak çeteliği gibi angarya işlerin ameliyesi haline dönüştürülmüştür.

Bilgiden, bilimden, akıldan ve eğitimden mahrum bırakılan ve sadece bir işaret ile dört slogan arasına sıkıştırılan bu kitle, kendi ontolojik değerlerini inkârdan bu değerler ile savaşan bir duruma getirilmiş, ölümcül bir değişim ve dönüşüme tabi tutulmuştur.

İşte bu sahte ülkücüler, sahte milliyetçilerde biten, tükenen ve eriyen Türkiye’nin en önemli katilleri arasındadırlar!

70’lerin sonu ve 80’lerin başı. Sağ – sol çatışmalarına malzeme kılınmış ve bir hiç uğruna birbirini öldürmüş, aşağılık oyunun, kurguya ve yalana konu mankeni edinmiş gençler ve sonrasında devlete el koyan Genelkurmay sonrası yaklaşık 3 yıl geçmiştir.

Kerameti kendinden menkul Kenan evren ve şürekâsının yönetime el koymasıyla birlikte ve adet bir bıçak gibi kesilen sağ – sol kavgası ve sokak cinayetleri, hanesine yazılmış bir puan olsa gerek ki 1982 Anayasası %90’ların üzerinde bir hüsnü kabule tabi tutulmuştur.

Derken, Turgut Özal’ın iktidar olması ve sonrasın da 141 – 142 ve 163. Maddeleri değiştirip memlekete biraz nefes aldırıp ve neşriyatın önünün açılmasıyla birlikte, bir başka kulvara ve bir başka fraksiyona savrulur Türkiye!

80’lerin sonundan 90’ların ortalarına kadar geçen süreç, Siyasal İslam denen yeni ve çok daha tehlikeli bir kapının açılmasına sebebiyet verecektir. Böylesi bir tehlikenin farkında bile olmayan geniş kitle, dört eller sarılmıştır İslami Yardımlaşma, İslami Vakıf, Cemaat, tarikat, okullar, dernekler furyasına…

Hem nasıl sarılmasınlar ki, değil mi ki sokak terörizminin, asiliğin, başkaldırı ve isyanın sebebi İslam’dan uzaklaşmak!? Tarikatlar, cemaatler, vakıf ve derneklerin din ve İslam deyişleri bir ilaç idi ve elbette dört eller sarılmak gerekiyordu İslam ve reçete zannedilen zehre!

Laikçilerin eliyle estirilen terör, milliyetçilik ile devam ettirilmiş ve bu ikisinin miadının dolduğuna hükmeden sosyal teorisyenler, İslam soslu alternatif bir din ile avutulması, aldatılıp kandırılması gereken ülke ve milleti bir kez daha ve daha bir uzun soluklu uyuşturucu ayinlerinin ortasına doğru hızla iteliyorlardı.

Fadime Şahin ve Müslüm Show!

Müthiş bir organizasyon. Kimler yok ki işin içinde!

Karaoğlan Ecevit’ten Kemal Alemdaroğlu’na, Vural Savaş’tan Özden Örnek’e, Çevik Bir’den Güven Erkaya’ya, Doğan paşadan ve elbette Nazlı Ilıcak’tan FETO’ya, Recep Erdoğan’dan Abdullah Gül’e, Bülent Arınç’tan Deniz Baykal’a, Devlet Bahçeli’den Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller’e varıncaya kadar adeta bir senfoni gibi çalıştılar asrın liderinin doğuşuna…! CHP, CHP’LİLER VE LAİKÇİLER ELLERİ V AYAKLARINI YIKAYIP TEMİZE ÇIKTILAR ÖYLE Mİ?!

Siddin sene bir araya gelmez diyecekleriniz eşgüdüm ve muhteşem bir uyum ile çalıştılar İmam Hatiplerin orta kısmını kapatırlarken. Gözlerinin yaşlarına bile bakmadılar genç kızların başörtülerine el uzatırlarken. Kuran kursları, kart sayı zulmü, ‘’ Türkiye Laiktir Laik kalacak ‘’ türü ateşli uyuşturucular, bütün bu eşgüdüm çalışmalarının kutsal marşlarına dönüştürülmüştü!

İsimlere bakar mısınız? Biri diğerine düşman!

Doğu ve Batı bir araya gelir de bunlar bir araya gelmez diyecekleriniz ‘’ KUTSAL ‘’ bir amaç uğruna bir araya gelmiş ve üstelik uyum ve insicam içerisinde çalışmaktadırlar, zira Türkiye Laiktir Laik kalmalıdır..!

ABD, yeni bir görev vermiştir bizim olmayan ama bizim, bizden diye pazarlanmış köksüzlere!

Laikçiler, bir araya gelmiş, bin yıl sürecek bir savaşın tam 12’sine İslam’ı koymasınlar mı ?!

Bunaldıkça bunalıyor Müslümanlar. Üzerine üzerine geliyor Merve Kavakçı gibi güzide ve mümtaz(!) bir Müslüman muvahhide hanımın, Bülent Ecevit! Biri bu kadına haddini bildirsin diyerek daha bir harlıyordu dışarda ki kana susamış milletin damarlarında ki ateşli kanı!

Dar alanda muhteşem paslaşmalar olduğunun, bir kez daha aldatılıp kandırıldığımızın, algılarımız, fıtratımız ile oynandığını, son derece aşağılık ve ahlaksız bir oyunun orta yerine çekilip ittirildiğimizin nice zaman sonraları farkına varacağız. Daha hazin tarafı ise Muhafazakâr kesimin %52’i ve Laikçi kesimin %30’u hala farkına varamamıştır Allahsız ve ahlaksız bir kurgunun payandası olduklarının…

Şimdi ise CHP ile AKP arasında ki ‘’ İstemem yan cebime koy ‘’ türü bayat ama güncel, eski ama cahil halk tarafından yutulmaz hazır bir draje durmakta orta yerde.

Dindarlar, Müslüman(!) muhafazakârlar eliyle ülkenin altı ve üstü yağmalanıyor, tarumar ediliyor ve bütün bunlar Bismillahlar, Elhamdulillahlar eşliğinde Prof kılıklılardan alınmış onay, icazet ve içtihatlar dolayısıyla yüksünmeden, utanmadan ve iç bile çekmeye gerek duyulmaksızın helal tüketim sertifikasına tabi tutulmuş durumdadır.

GÖRÜYOR MUSUNUZ!

AKP, MHP, DEM, BBP, HÜDA-PAR, DSP, İP GİBİ ŞEYTAN GÖRSE DELİK DELİK SAKLANACAK TİP VE OLUŞUMLAR EŞGÜDÜM HALİNDE TÜRKİYE DEVLETİ VE MİLLETİNİN ALTINI OYARKEN, DIŞARDAN AMA DÜŞMAN VE KARDEŞ PROTOTİPİYLE GİZLİ MÜTTEFİK OLAN CHP, EL BİRLİĞİYLE HAZİN SONA TAŞIYORLAR ÜLKEM VE DEVLETİMİ.

EMEĞİ GEÇENLERİ VELETLERİYLE BİRLİKTE KAHREYLE YA RAB!

Devamını Oku

ERDOĞAN KARŞITLIĞI İMAM-OĞLU YANDAŞLIĞI DEĞİLDİR!

ERDOĞAN KARŞITLIĞI İMAM-OĞLU YANDAŞLIĞI DEĞİLDİR!
8

BEĞENDİM

ABONE OL

Evet, başta ben olmak üzere şiddetli bir AKP ve Erdoğan karşıtlığı, karşı konulamaz boyutlara ulaşmıştır. Sokaklar, tarlalar, bağlar bahçeler, sanayi sitelerinden tutunda küçük esnafa ve müşterisine varıncaya kadar ağızları dolu dolu… Söyleniyorlar Erdoğan ve AKP’ye.

CHP’nin organize ettiği mitinglerden tutunda cezbedip sahaya çekemediği çok daha büyük ve ciddi bir kitlenin kırgınlık ve kızgınlığın çok ötelerine düşen bir kin, nefret ve hesap sorulması gerektiği hissiyatının ağırlığı, Erdoğan ve AKP’nin kaldırabileceği bir tonajı haylidir geçmiş durumda.

Burası tartışma götürmeyecek kadar net!

Ancak devamlı söylerim CHP tabanı CHP medyası ve Trolleri tarafından aldatılıyor diye. İşte size sözüm ona bir araştırma şirketi olan Yön-Eylem’in yaptığı son anket sonuçları!

Bilmem ne kadar kişi üzerinden bir araştırma yapmış CHP’nin araştırma şirketi Yön Eylem!, Eeeeeeee! Efendim ne bulsalar iyi!? Erdoğan ve İmam-oğlu rekabeti %39’a % 48 gibi uçuk bir ara açıklığıyla İmam-oğlu lehine bulmuşlar mış mış mış..

Anam derdi ki YALAN EEVİN YIKILSIN!

Ya hu İmam-oğlu’nun eti ve budu nedir ki böylesi bir teveccüh görsün!? Kim bu İmam-oğlu!? Nedir titrini!? Bizleri,  böylesine yüksek bir iltifata mazhar kılacak neye sahip hazret!?

Birileri çıkar da ceza evinden ‘’ MUHAMMED ESET’İN KURAN TEFSİRİNİ OKUYORUM ‘’ açıklamasını önümüze koyup bir de Erdoğan’ın beş vakit kıldığı namazı yediye çıkarmış deyip ‘’ Bakın, bunun alnı daha çok secdede ve dilinde daha fazla dua var ‘’ deyip çuvallaması ve bodoslamasına İmam-oğlu tercihine kanalize etmezlerse bizleri..!

ERDOĞAN KARŞITLIĞI BIRAKIN İMAM-OĞLU YANDAŞLIĞI CHP YANDAŞLIĞI ANLAMINA BİLE GELMİYORKEN milleti aldatmanın, kandırmanın çirkin ve çirkef bir oyuna malzeme kılmanın edepsizliği, CHP medyasına verildi anlaşılan.

Özgür Özel’den genel başkan, Ali Mahir Başarır’dan genel başkan yardımcısı, Veli Akbaba’dan vekil ya da ‘’ Veliiiiiii ağğğğbiiiiii’’ veeeee turp bile olması mümkün olmayanı büyük turp ve oradan da Cumhurbaşkanı! Bakın Cumhurbaşkanı adayı değil! Cumhurbaşkanı diye pazarlayan zihniyetin iplerinin Emperyal güçlerin elinde olduğu sonucunu çıkaramayanların Atatürkçü olması mümkün müdür?!

Günün 24 saati Ekrem aşağı Ekrem yukarı diyen ve Türkiye ile devasa sorunlarını Ekrem’in altında ezen bir zihniyetin Türkiye’ye ve millete katkı vereceğine inanmak nasıl bir akıl, zekâ ve ahlak yoksunluğudur anlayabilmiş değilim.

Ergenler konsülü CHP!

Bakın bakalım yönetim kademesine kaç akıl, bilgelik, irfan ve nitelik sahibi kişi var!?

Bir parti düşünün ki bütün gündemini salya sümük ve zır cahil, dahası, onun da diplomasını nereden aldığını kestirebilene aşk olsun türü bir şaklaban olan Veli Akbaba’nın belirlediği bir oluşum mudur bu ülke ve milletin derdine derman olacak!?

İmam-oğlu gibi bir yetersizin, Erdoğan’a 10 puan fark attığına inanan kişilerin ne yiyip ne içtiklerine dair geçmiş rivayetlerin tutarlılığı ispatlandı! Dersek, ne kadar yanlış yapmış oluruz? Sorusunun cevabını, On puanlık farka inananlara bırakacak değilim elbette…

Kendi liderini yiyen, kendi kurultayını sabote eden, kendi liderini hançerleyen güruhun Türkiye’ye umut olacağını söylemek, akıl ve ahlaka hakaret değil midir?! Kendi delegelerine rüşvet ceren, kendi içerisinde envai tür haksızlık, hırsızlık ve yolsuzlukları yine kendi içerisinde ki vekillerin, belediye başkanlarının ahlaklı tavrı sayesinde öğrendiğimiz bu kokuşmuşluk mudur ülkeye huzur getirecek olan!?

Maalesef ki bu ülkenin muhalefet partisi en az ama en az iktidar partisi kadar kirli ve şaibelidir. İmam-oğlu’nun ceza evine girmişliğinin gerekçelerinin tamamını kabul etmediğim gibi tamamını reddetmiş olmamında imkânı yok. Bir başka deyişle ne AKP’nin iddia ettiği kadar kirli ne de CHP’lilerin iddia ettikleri kadar temiz bir tip değil.

Yazık, çok yazık ki bu ülkeye AKP’ni alternatifi CHP’dir diye pazarlanıyor ve önemli bir kitle ayağa kalkarak iki kirli arasında tercih yapmıyoruz diyemiyor..!

Devamını Oku

ERDOĞAN KARŞITLIĞI İMAM-OĞLU YANDAŞLIĞI DEĞİLDİR!

ERDOĞAN KARŞITLIĞI İMAM-OĞLU YANDAŞLIĞI DEĞİLDİR!
3

BEĞENDİM

ABONE OL

Evet, başta ben olmak üzere şiddetli bir AKP ve Erdoğan karşıtlığı, karşı konulamaz boyutlara ulaşmıştır. Sokaklar, tarlalar, bağlar bahçeler, sanayi sitelerinden tutunda küçük esnafa ve müşterisine varıncaya kadar ağızları dolu dolu… Söyleniyorlar Erdoğan ve AKP’ye.

CHP’nin organize ettiği mitinglerden tutunda cezbedip sahaya çekemediği çok daha büyük ve ciddi bir kitlenin kırgınlık ve kızgınlığın çok ötelerine düşen bir kin, nefret ve hesap sorulması gerektiği hissiyatının ağırlığı, Erdoğan ve AKP’nin kaldırabileceği bir tonajı haylidir geçmiş durumda.

Burası tartışma götürmeyecek kadar net!

Ancak devamlı söylerim CHP tabanı CHP medyası ve Trolleri tarafından aldatılıyor diye. İşte size sözüm ona bir araştırma şirketi olan Yön-Eylem’in yaptığı son anket sonuçları!

Bilmem ne kadar kişi üzerinden bir araştırma yapmış CHP’nin araştırma şirketi Yön Eylem!, Eeeeeeee! Efendim ne bulsalar iyi!? Erdoğan ve İmam-oğlu rekabeti %39’a % 48 gibi uçuk bir ara açıklığıyla İmam-oğlu lehine bulmuşlar mış mış mış..

Anam derdi ki YALAN EEVİN YIKILSIN!

Ya hu İmam-oğlu’nun eti ve budu nedir ki böylesi bir teveccüh görsün!? Kim bu İmam-oğlu!? Nedir titrini!? Bizleri,  böylesine yüksek bir iltifata mazhar kılacak neye sahip hazret!?

Birileri çıkar da ceza evinden ‘’ MUHAMMED ESET’İN KURAN TEFSİRİNİ OKUYORUM ‘’ açıklamasını önümüze koyup bir de Erdoğan’ın beş vakit kıldığı namazı yediye çıkarmış deyip ‘’ Bakın, bunun alnı daha çok secdede ve dilinde daha fazla dua var ‘’ deyip çuvallaması ve bodoslamasına İmam-oğlu tercihine kanalize etmezlerse bizleri..!

ERDOĞAN KARŞITLIĞI BIRAKIN İMAM-OĞLU YANDAŞLIĞI CHP YANDAŞLIĞI ANLAMINA BİLE GELMİYORKEN milleti aldatmanın, kandırmanın çirkin ve çirkef bir oyuna malzeme kılmanın edepsizliği, CHP medyasına verildi anlaşılan.

Özgür Özel’den genel başkan, Ali Mahir Başarır’dan genel başkan yardımcısı, Veli Akbaba’dan vekil ya da ‘’ Veliiiiiii ağğğğbiiiiii’’ veeeee turp bile olması mümkün olmayanı büyük turp ve oradan da Cumhurbaşkanı! Bakın Cumhurbaşkanı adayı değil! Cumhurbaşkanı diye pazarlayan zihniyetin iplerinin Emperyal güçlerin elinde olduğu sonucunu çıkaramayanların Atatürkçü olması mümkün müdür?!

Günün 24 saati Ekrem aşağı Ekrem yukarı diyen ve Türkiye ile devasa sorunlarını Ekrem’in altında ezen bir zihniyetin Türkiye’ye ve millete katkı vereceğine inanmak nasıl bir akıl, zekâ ve ahlak yoksunluğudur anlayabilmiş değilim.

Ergenler konsülü CHP!

Bakın bakalım yönetim kademesine kaç akıl, bilgelik, irfan ve nitelik sahibi kişi var!?

Bir parti düşünün ki bütün gündemini salya sümük ve zır cahil, dahası, onun da diplomasını nereden aldığını kestirebilene aşk olsun türü bir şaklaban olan Veli Akbaba’nın belirlediği bir oluşum mudur bu ülke ve milletin derdine derman olacak!?

İmam-oğlu gibi bir yetersizin, Erdoğan’a 10 puan fark attığına inanan kişilerin ne yiyip ne içtiklerine dair geçmiş rivayetlerin tutarlılığı ispatlandı! Dersek, ne kadar yanlış yapmış oluruz? Sorusunun cevabını, On puanlık farka inananlara bırakacak değilim elbette…

Kendi liderini yiyen, kendi kurultayını sabote eden, kendi liderini hançerleyen güruhun Türkiye’ye umut olacağını söylemek, akıl ve ahlaka hakaret değil midir?! Kendi delegelerine rüşvet ceren, kendi içerisinde envai tür haksızlık, hırsızlık ve yolsuzlukları yine kendi içerisinde ki vekillerin, belediye başkanlarının ahlaklı tavrı sayesinde öğrendiğimiz bu kokuşmuşluk mudur ülkeye huzur getirecek olan!?

Maalesef ki bu ülkenin muhalefet partisi en az ama en az iktidar partisi kadar kirli ve şaibelidir. İmam-oğlu’nun ceza evine girmişliğinin gerekçelerinin tamamını kabul etmediğim gibi tamamını reddetmiş olmamında imkânı yok. Bir başka deyişle ne AKP’nin iddia ettiği kadar kirli ne de CHP’lilerin iddia ettikleri kadar temiz bir tip değil.

Yazık, çok yazık ki bu ülkeye AKP’ni alternatifi CHP’dir diye pazarlanıyor ve önemli bir kitle ayağa kalkarak iki kirli arasında tercih yapmıyoruz diyemiyor..!

Devamını Oku

AFETLER, MALATYA VE ÖZNUR ÇALIK!!

AFETLER, MALATYA VE ÖZNUR ÇALIK!!
7

BEĞENDİM

ABONE OL

Delinin biri bir kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamış!

Birçok dost ve arkadaş ÖZNUR ÇALIK UZMANI VE DOSTU OLDUĞUMU bilmeleri dolayısıyla gerek Whatsapp ve gerekse farklı yollardan yukarda ki fotoyu gönderdiler bana. Uzmanı olduğumdan, hakkı ve hakikati yazacak samimiyet ve nitelik sahibi olsam gerek ki adres hep ben oldum.

Zaten ben de kendisini çok seven ve yıllardır da hakkını veren birisi olmam dolayısıyla böylesi bir konu üzerine kalem oynatmamış olursam en başta Öznur Çalık üzülür ve aynı zamanda bir de benim gibi kendisini dost edinmiş olanlarında benden beklentisi olması dolayısıyla yazmadığım zaman genişçe bir kitleyi üzeceğim aşikar!

Kimselerin hakkı kalmasın üzerimde diyerek oturdum klavye başına ve başladım hüzzam makamında dokunmaya, klavye tuşlarına. Kaç gündür konuya dair kalem oynatacağım da bir türlü fırsat bulamıyordum. Kısacık bir zaman aralığı geçiverince elime iğdiş edelim şu Öznur Çalık ve politik kurlu diye istedim.

Haber! Öznur Çalık politika kurulunda göreve getirilmiş!

Dedik ya delinin biri ve taş retoriği diye…

Malatya, yıllardır Meşale, İslam’i dayanışma, salya sümük ramo ve elbette akademisyen kılıklı bacak fetişisti sapık ve çakma prof eliyle kimlik, kişilik, omurga ama en temelde İslam ve Kuran üzerine operasyona tabi tutulmuş bir şehirdir!

Bu ahlaksız kombinasyonun tuzu biberi kabilinden eklemlendirilen sözde basın ile Malatya’nın kalp ve beyin arasında ki tüm kablolar sabote edildi. Kalp ve beyin bağı kesilen Malatya o gün bugündür huzur, güven, ahlak ve ekonomik güvence bağlamında yıkılıp yıkılıp durmaktadır.

Vuruyor yaradan, vurdukça vuruyor!

İbret almayan, akıl ve kalp arasında ki bağı koparılmış ama bu hayati bölgeyi tamir etmek için kendisini ve her şeyini kurban vermiş kişileri de sahiplenemeyen Malatya deprem ile vuruluyor, hırsızlık ile vuruluyor, yolsuzluklarla vuruluyor, kar, boran ve don ile vuruluyor da hala gerçeği; bütün bu melanetlerin baş müsebbibi olanları göremiyor Malatya!

ŞU FOTOĞRAFA BİR BAKAR MISINIZ?

Ne kadar cici, masum, safi temiz, güzel ve TESETTÜRLÜ değil mi!?

Oysa yakından görmüş ve çok yakinen bilen ve tanıyan birisi olarak ve üstelik yeminler ederek diyorum ki SON DERECE ÇİRKİN, TESETTÜR İLE GÖNÜL BAĞI KURMASI MÜMKÜN OLMAYAN, ORTAMIN OLGUNLAŞMASINI BEKLEMİŞ VE BU AMAÇLA YETİŞTİRİLMİŞ, RUHU YÜZÜNDEN VE YÜZÜ RUHUNDAN ÇİRKİN BU KADIN, MALATYA’NIN BAŞINA GELEN BELA VE MUSİBETLERİNDE MİLADIDIR!

Tarih, yani musibet ve belalar neden tekerrür eder bilir misiniz!?

Çünkü bela ve musibetin muhatabı olmuş o belde bir türlü ruhi bir arınma içerisine girmemiş, tevbe ile ilişki kurmamış, neden ve sonuç ilişkisine dair kulak kabartmamış ve en nihayetinde bağırsak temizliği yapmamış olması dolayısıyla tekerrür edip duruyor deprem, kar, boran, soğuk ve don…

Politik kurula atanmış ruh ve sıfat çirkini!

Üstelik pazarlanan ve sanki ciddi, ehem ve mühim bir şeymiş gibi tanımlanan kurul, nedir bilir misiniz? Seni, bir anda dışarıya atmış olmamız dolayısıyla kırıldığın, kızdığın ve küstüğün dedikoduları kulaklarımıza kadar geliyor, al sana bir lolipop şeker kır kıçını otur, demenin diplomatik versiyonudur!

Zira pratikte ne böyle bir kurul var ne de işlerliği!

Bütün samimiyetimle söylüyorum tamamen etkisiz, yetkisiz, hiçbir işlerliği, yaptırım ve uygulama sahası bulunmayan bu teşekkül, pili bitmişlere verilen bir culuş bahşişi olmanın dışında zerre kadar kıymeti bulunmamaktadır.

Zaten Malatya’yı terk edip gitmesi de bahsi yapılan yere kırıldım, küstüm oynamıyorum mesajıydı ve karşı taraf ‘’ mesaj alındı kır kıçını otur oturduğun yerde ‘’ ile net bir karşılık vermiştir ve durum tamamen bundan ibarettir.

ÜSTELİK, KONTEYNER DENİLEN PLASTİK KUTULARDA YAŞAYAN DEĞİL!! NEFES ALMY ÇALIŞAN BİR MİLLET, ÖZNUR ÇALIK GİBİ RUH VE SIFAT ÇİRKİNİ BİR VARLIĞIN NERELERE ATANDIĞI İLE İLGİLENİYOR VE BU ÇİRKİNLİKTEN DOLAYI MUTLU OLUYOR İSE DİLEK VE DUAMDIR Kİ TADACAK MEYVESİ DAHİ OLMASIN, KALMASIN VE KURUSUN…

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.