35,2068$% 0.3
36,7672€% 0.92
44,3202£% 0.7
2.968,33%1,32
4.853,00%0,96
Avrupa ile vize kriziyle ilgili tartışmalar sürüyor. Türkiye Turizm Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya, geçen hafta yaptığı açıklamada, 2022 öncesinde yüzde 10-12 seviyesinde olan Schengen vizesi ret oranının 2023’te yüzde 50’ye yükseldiğini belirtmişti.
Vatandaşlar, turizm, eğitim vb. amaçlarla başvurdukları vizelerin retle sonuçlandığını sosyal medyada dile getirirken, sanatçıların da vize başvuruları reddedildi. Müzisyen Onur Akın ve Volkan Konak’ın konser vermek için gidecekleri Almanya’dan vize alamadıklarını açıklayarak, konserlerini iptal etmişti.
30 Mayıs’ta yapılan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) 79’uncu Genel Kurulu’nda TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu da vize kuyruklarında bekleyen oda ve borsa camiası için Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yeşil pasaport istemişti. TOBB Genel Kurulu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan “Son dönemde adeta bir siyasi şantaj olarak kullanılan bu vize sorununu en kısa sürede inşallah hal yoluna koyacağız” ifadelerini kullanmıştı.
Basında büyüyen tartışmanın ardından Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ve Almanya Büyükelçiliği, 2023’te Ocak-Mayıs aylarından verilen vize sayısının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 50 arttığını açıkladı. Fakat başvuru ve ret sayılarına ilişkin bir veri paylaşılmadı.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Avrupa Birliği Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp, vize kriziyle ilgili sorularını cevapladı.
TEPAV Avrupa Birliği Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp
Eralp, “Schengen vizesi ret oranlarının yükselmesinin sebebi nedir” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Türkiye’den AB üye ülkelerine sadece turizm ve eğitim amacıyla değil, iltica amacıyla gidenlerin sayısı çok arttı. 2015 yılında bu sayı 5 bin iken bugün 50 binli rakamlardan bahsediliyor. Avrupa Birliği biraz da bunun önünü kesmek için yaptı. 2009 yılında biz TEPAV’da bir yazı hazırlamıştık. Türkiye bölge ülkelerine, komşu ülkelere, daha çok orta doğu ülkelerine vizeleri kaldırmıştı.
O zaman biz demiştik ki, ‘Türkiye AB ile serbest dolaşım amacından, vizesiz seyahatten vaz mı geçiyor?’ Bu da biraz AB ülkelerini düşündürttü açıkçası. Türkiye’ye çok rahat geliniyor, Türkiye üstünden rahat geçilebilir AB’ye ama en önemli neden bence Türkiye’den iltica başvurularının çok büyük ölçüde artması.
Ben demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi konularla bağdaştırıyorum bu konuları. Zaten AB ile Türkiye arasında vizelerin kaldırılması konusunda bir yol haritası üzerinde anlaşıldığında 72 koşul vardı. Bunların 6 koşulunu henüz yerine getirmedik. Ama bunların en önemlisi de Terörle Mücadele Kanunu’nun değiştirilmesiydi. Bu kanunda terör tanımı çok geniş tanımlanmış.
Neredeyse ifade özgürlüğü bile terör tanımının içine yerleştirilmiş. AB uzun süredir bu tanımın daraltılmasını istiyordu. Hatta 2016 yılında Avrupa Konseyi, AB ve Türkiye’deki yetkililer, bu kanun üzerinde çalışmaya başlamışlardı. Sonra Türkiye’de başbakan değişikliği oldu bu konu da gündemden kalktı.
Hepimiz okuduk, önemli sanatçılarımızın da başına geldi bu. Türkiye’deki koşullardan dolayı, Türkiye’den iltica başvurularını da bir sınır getirebilmek için azalttılar. Tabii buradan insanlar ben iltica etmek için istiyorum diye başvurmuyor, turist vizesi istiyor. Ona bir sınır getirmek istiyorlardı. O zaman özellikle iş insanları ve öğrenciler için şöyle bir konu da gündeme gelmişti: Vizelerin kaldırılması değil, vizelerin kolaylaştırılması. Ama Türkiye, daha sonra bunun üstünde de durmadı. Bu konu da gündemden kalktı.
AB, kendini 50 bine çıkan iltica başvurusu karşısında önlem almak zorunda hissediyor. Bu konu geçtiğimiz yaz sonundan itibaren tekrar gündeme gelmişti. O zamandan bugüne bir değişiklik olmadı. Dışişleri bakanlığımız, ‘İlgililerle görüşülüyor’ dedi ama bir ilerleme kaydedemedik. Çünkü Türkiye’de bir değişiklik olmadı. Türkiye’de insanların AB üye ülkelerine iltica başvurusu yapmasına neden olan unsurlar ortadan kalkmadı.”
Eralp, vize krizinin çözümü için yeşil pasaportun yaygınlaşması formülüyle ilgili şunları söyledi:
“Ben bunun da kalıcı bir çözüm olduğunu düşünmüyorum. Çünkü AB yeşil pasaportlara da vize uygulaması başlatabilir. Çünkü yeşil pasaport başlangıçta devlet memurlarına veriliyordu. Daha sonra üçüncü dereceye gelmemiş, daha yeşil pasaport almayı hak etmemiş devlet memurlarına görev süresiyle bağlı olan gri pasaportlar verilmeye başladı.
Bu çeşitli belediyeler tarafından çalışanlarına verildi. Ve gri pasaportla gidenler, gittikleri ülkelerde iltica başvurusunda bulundu. Yeşil pasaportta da böyle bir sorunla karşılaşılmasın diye, yakında yeşil pasaporta da vize uygulaması başlayabilir. Ben bunun kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm olacağını düşünmüyorum. AB, ‘İlanihaye bütün elinde yeşil pasaportu olanlar buyursun vizesiz gelsin’ şeklinde bir uygulamayı tercih etmeyecektir.
Eralp, “Türkiye’nin üçüncü dünya ülkelerinden aldığı göç ve verilen vatandaşlıkların AB’nin vize politikasındaki etkisi nedir” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Uygulama, bütün AB üye devletlerinde yok. Yani gayrimenkul alarak, belli bir süre burada çalıştıktan sonra vatandaşlık sahibi olmak ya da daha varlıklı üçüncü ülke vatandaşlarının mülk alarak vatandaşlık sahibi olması gibi bir uygulama bütün ülkelerde yok. Geçmişte Malta’da Portekiz’de vardı. Bunu artık oturma iznine çevirmeyi düşünüyorlar. Bu uygulama onlarda olmadığı için böyle uygulamalarla Türkiye’de vatandaşlık sahibi olup ondan sonra Türkiye üzerinden AB’ye gitmenin de önünü kesmek istiyorlar. AB, doğru düzgün bir mülteci politikası geliştirebilmiş değil, bu konuda bir dayanışma da göstermiyor. Mültecilerin yükünün paylaşımı da yok. Almanya ve İsveç taşıyor mültecilerin yükünü. Bir de sınır ülke olmaları nedeniyle İtalya ve Yunanistan.
Yunanistan’a giden ve iltica başvurusunda bulunanlar, Yunanistan’ın kapasitesini de artık çok zorluyor. AB de kendi içinde bu konuda bir sorun yaşadığında, ‘Bir mülteci politikası geliştirdim’ dedi. Politikanın içine baktığınızda, politikanın temeli mültecileri geri itmek, geldikleri ülkelere geri yollamak şeklindeydi. O geri yollandıkları ülkelerde hangi koşullarda yaşayacaklar, o konuya hiçbir şekilde özen göstermeden… Türkiye’nin vize başvurularında ret oranının yükselmesi, geri itme politikasının da bir uzantısıdır diye düşünüyorum.”
Eralp, krizin çözümü için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: “Krizin çözümü için iki şey yapılabilir. Bir: kendi içinde çözümlenmesi lazım. Bu yüksek sayıdaki iltica başvurularının nedeninin irdelenip bu nedenin ortadan kaldırılmaya çalışılması lazım. İki: AB ile vizelerin kaldırılması için iki tarafın üzerinde mutabık kaldığı, yol haritasında kalan koşulların yerine getirilmesi için çalışmalar başlayabilir. Ama zaten Terörle Mücadele Kanunu’nun değiştirilmesi gibi bir adım atılır, ifade özgürlüğü terör tanımının dışına çıkarılırsa bu zaten diğer değişiklilerle de birlikte ele alınacaktır.
Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi diğer alanlarda ilerleme olmadan sadece terör tanımının değişeceğini düşünmüyorum. Acil çözüm olarak, iş insanları ve öğrenciler için vizelerin kolaylaştırılması yoluna gidebilir. Öyle başlanır, daha sonra daha kapsamlı bir çalışma üzerinde yoğunlaşılabilir. Zamanında başlamıştı, Türkiye bunun üstünde durmadı. Fakat şu anda acil çözüm olarak bu görünüyor. Çünkü yeşil pasaport bana kalıcı bir çözüm gibi gelmiyor.
Seçim öncesinde muhalefet partilerinin de gündeme getirdiği, ‘vizeleri kaldıracağız’ söylemiyle ilgili, biraz sürece de hâkim olmalıyız. Koşullar yerine getirilse bile bu konuda AB’nin iki organı karar verecek: Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi ve Avrupa Parlamentosu. Bu, ortak karar alma mekanizmasına tabi bir konu. Onun için Türkiye’deki vizelerin kaldırılmasıyla ilgili, Türkiye’deki tüm koşullar tamamen iyileşmeden Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi onay verse bile Avrupa Parlamentosu’nun onay vereceğini düşünmüyorum.”
22 YIL SONRA BÜTÜN REZERVLER NEGATİF!