35,2068$% 0.3
36,7672€% 0.92
44,3202£% 0.7
2.968,33%1,32
4.853,00%0,96
Yıllardır ve yıllardır bıkmadan, usanmadan, inançla ve inatla yazdım ve konuştum İran, Ortadoğu’nun bağrına saplanmış en büyük lanet, melanet ve Siyonist bir devlettir diye. O devlet orada bu hali ve bu dini varlık ve yorumlamasıyla var olduğu sürece o coğrafya kanamaya devam edecektir.
Henüz üç ay kadar önce kendi cumhurbaşkanı bir helikopter kazasında(!) ölmüş ve hatta öldürülmüş bir ülkenin; Koca Cumhurbaşkanının helikopteri nasıl düşer? Kaza mı suikast mı? İç kaynaklı mı dış kaynaklı mı? İçerden destek verenler kim? Diye sorulacak birçok sorunun bir tekinin bile cevaplanmadığı koca bir muamma, İran devlet ve yönetiminin kucağında ve alabildiğine sıcak şekilde dururken İsmail Haniye katliamı(!) ayrı bir hararet kattı sorulara.
İran İslam Devrimi!
Belki de bütün bu cinayetlerin üzerini örten sihirli ve tılsımlı cümle ve tanımlamaydı İran İslam Cumhuriyeti tanımlaması. Kuran ile ortalama bir ilinti kurmuş herkes çabucak ve üstelik keskin bir ayrıma varacaktır İran’ın İslam ile zerre kadar alakasının olmadığına.
Ayrıca İran, o Coğrafya da Arap olmayan, Farisi bir devlet olan tek yapıdır. Millet, Irk, ideoloji, din ve mezhep olarak neresinden baksanız bölgenin ayrıkotu misali sırım sırım sırıtan bir yapıdır. İslam ile kurduğu pamuk ipliği türü ilişki bir arzu, istek ve gönül ilişkisi olmaması hasebiyle Zerdüşi düş, inanç ve teolojisini olduğu gibi taşımış ve mevcut senkretik bir devlet ve din yapısı ortaya çıkarmıştır.
Bu din algısı, etnisitesi, mazisi ve gelecek tasavvuru dolayısıyla bölge ile inanç ve duygu bağını kurmamış, kuramamış ve hiçbir zaman da böyle bir niyet ve gayret içerisinde olmamıştır. Bundan dolayıdır ki Filistin ve Kudüs yaygarası da hiçbir zaman İslam ve inanç zeminine oturmamıştır.
Ve yine yıllardır bağırıp, çağırıp, yazıp durdum ki İsrail; varlığını ve bu varlığını daha bir tahkim ederken kaynak ve dayanağını en büyük müttefiki olan İran’dan almaktadır diye. 1948 de İsrail egemen bir devlet olarak kendisini takdim ettiği süreçten bugüne varıncaya kadar asan, kesen, akıllara zarar tehditler savurup haritadan sileceğini söyleyen İran, İsrail’in bahçesine bir çakıl taşı bile atmış değildir!
İran ve İsrail ortak yapım ve imalı olan ‘’ Hizbullah ‘’ nereye, ne zaman ve ne tür saldırı ve füze göndermesi gerektiğini ve onun koordinatlarını bile belirleyenin İsrail olduğunu haykırışlarımıza sırtını dönen Müslümanlar! Aynı acıyı, ayını zokayı ve aynı aşağılık oyunu yutmaya devam ediyorlar.
Düşünün, böylesi kilit bir ismi ülkenize davet ediyor ama onu koruyamıyorsunuz. Üstelik ona tahsis edilen evin hemen yüz metre ilerisinde çiçeği burnunda yeni cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın resmi konutu bulunuyorken ve bir evvelki cumhurbaşkanı Reisi’nin akibeti henüz ortadayken, Pezeşkiyan’ın ‘’ kendine çekidüzen ver ‘’ mesajını almamış olması düşünülebilir mi!?
Aradan yaklaşık üç gün geçmiş olmasına rağmen bir füze saldırısı mı? Füze ise havadan mı, karadan mı gönderildiğine dair bile tek bir bilgi paylaşmamış, dron mu ya da önceden evin içerisine döşenmiş bir bomba mı? Füze ise menşei nedir ve gönderildiği ülke ve güzergâh neresidir? Türü, hayati bir tek sorunun bile cevaplanmamış olması nasıl bir İslam’i devlet ve devrimle karşı karşıya olduğumuzu açık etmiş değil midir!?
Fransa’nın ve dolayısıyla Avrupa ve ABD’nin koynunda büyüttüğü bir lider eliyle ve en büyük hesaplara düştüğü bir Coğrafya ’ya ‘’ hadi git ve orada bir İslam devleti kur ‘’ türü bir deli saçmasına inanıldığı zamandan beridir o bölge kan kusmaktadır.
Sadece Hamaney, İran ve devrim meselesi midir korku ve kuşkuyla bakmamız gerekenler!? Elbette ve kat’iyyen değildir. Meseleye; Filistin ve Kudüs bizim iman, inanç ve onur meselemizdir diyenlerin en az %90’ının adi bir sahtekâr, okkalı bir müşrik, münafık ve 24 ayar bir Siyonist üretimi olarak bakmayan Coğrafya halkı, kan içmeye ve kan kusmaya devam etmektedir.
Bir kez daha ve altını kalın kalın çizelim ki Ortagoğu Müslümanlara ve Müslüman liderlere bırakılmayacak kadar hayati ve kutsal bir bölgedir. Orası Mezopotamya, orası Arz-ı Mev’ud ve orası Tanrının kıyamete zorlanacağı ve Armageddon’un işaret fişeğidir ve orası Müslüman lider, güç ve yönetimden mutlaka arındırılması gereken bir yerdir.
Hiç kuşkunuz olmasın ki orası tamamen ABD, AB ve İsrail’in dizayn ettiği ve bırakın bu bölgede ki Cumhurbaşkanlarını, devlet başkanlarını, başbakan ve kralları bir emniyet müdürünün bile kimlerden teşekkül edeceğinin kararını bile yine bu üçlü tayin etmektedir.
İşte bu sebepledir ki sayısız kahraman! Sayısız şehit! Sayısız teşkilat sayısız örgüt ve komutan meydana gelmiş bir coğrafya da İsrail durmaksızın büyümüş, gelişmiş, güç, kuvvet ve kudret sahibi olmakla birlikte bölgenin tek ama tek hâkimi olmuştur!
Hele hele de Gazze’ye giriş yapılan iki tane sınır kapısından bırakın çatapat bir tabancayı toplu iğne bile geçirmenin münkün olmadığı İsrail yönetim ve teknolojisinin hakim olduğu bir şehrin yer altında bir dünya yaratıldığı ve burasının da tamamen bir askeri üsse dönüştürüldüğü yalanı; buradan da Hamas, El Fetih ve daha bir sürü İslam’i Cihat(!) örgütlerinin varlığını ve bunların da Şehadet şerbetini içmeye hazır birer iman neferleri olduğu yalanı oldum olası mideni bulandırmıştır…!
El cümle!
Ne Saddam’ın, ne Usame Bin Laden’in ve ne de benzerlerinin öldürüldüğüne bir tek saniye bile inanmadım…!
BAYRAM TAŞKIN’DAN BELEDİYE BAŞKANCILIK OYUNU!
Yazarın kimi görüş veya çıkarımlarında hiç de haksız olmadığı durumlar bulunduğunu kabul etmekle beraber, Haniye veya Filistin konusuna bakışım sadece insani (orantısız gücün, sivil halk üzerinde keza kullanılmasını, ret ediyor, masum insanlara üzülüyorum) açıkdan bakıyorum. Filistin devleti veya Filistin İsrail mücadelesinde ise, tıpkı Alper Aksoy’un, Facebook’da paylaştığım görüşlerine aynen, katılıyorum. Yani, Türk ve Türkiye Düşmanlarından biri olduğu her şekilde bariz bir adamın katledilmesi beni hiç, ırgalayamaz. Aksi görüşte olanları da şöyle anlıyorum.