35,2068$% 0.3
36,7672€% 0.92
44,3202£% 0.7
2.968,33%1,32
4.853,00%0,96
20 Ocak 2024 Cumartesi
DUY EY YURDUM İNSANI
TÜRKİYE TIKANDI VATANDAŞ HİÇ BİR PARTİYE GÜVENMİYOR!
TÜRKİYE’NİN MEVCUT GERİLİMLERİ/TANSİYONLARI
TEMEL’ler BİN YAŞASIN
BELEDİYECİLİĞİ İLE ÖVÜNEN AKP'NİN BÜTÜN BELEDİYELERİ BORÇ BATAĞINDA!
Hafta sonu biraz nefeslensek mi?
Temel sigarasını bir metre uzunluğundaki ağızlığa takıp içiyormuş. Neden?
Temel her gece yatmadan önce ayaklarına böcek ilâcı sıkıyormuş. Niçin?
-Ayaklarında karıncalanma olduğu için.
Temel hamile karısının çok su içmesine izin vermiyormuş. Niçin?
-Bebek yüzme bilmiyor diye.
Temel düşmanına tehdit mektupları yazarken eldiven giymiş. Neden?
-El yazısı tanınmasın diye.
Milyarder Temel’in çocukları derslerini villasının bahçesinde yapıyormuş. Sebeb?
-Temel’e “Zengin adamsın çocuklarını dışarıda okut” dedikleri için.
Temel doktorun muayenehanesine kocaman fıçıyla girmiş. Niçin?
-Doktor’u 6 ay sonra idrarınla birlikte gel demiş.
Temel saçını ıslatmadan şampuanlıyormuş. Niçin?
-Şampuanın etiketinde “kuru saçlar içindir” diye yazıyormuş.
Atletizm şampiyonasına katılan Temel, doping yapmasına rağmen sonuncu olmuş. Neden?
-Çünkü doping yaptığı anlaşılmasın istiyormuş.
Temel yeni satın aldığı arabasını kullanırken kahkahalarla gülüyormuş. Niçin?
-Zira dostları “Güle güle kullan” demiş.
Temel yeni aldığı ayakkabısını bir hafta giymemiş. Neden?
-Satıcı “Bir hafta kadar ayağınızı sıkar dediği için. alıntı
İyi bir hafta sonu dileklerimle.
SON SÖZ: Tüm anahtarları bir tek kişiye vermeyin,(Yasama, Yürütme Yargı,Maliye,Güvenlik, Medya)
Kaybederse kapıda kalırız.
ANONİM.
Peş peşe gelen şehit ve yaralı haberleri ile birkez daha kavrulduk. Sadece dokuz eve değil tüm ülkenin ocağına ateş düştü. Ne olur, taziye için bir takım sözler yerine, konuyu TBMM’ne getirin ve orada enine boyuna tüm detayları ile günlerce konuşulsun, tartışılsın en sağlıklı yol bulunsun.
Kurtuluş savaşı yıllarında bile tüm mücadele TBMM’de alınan kararlarla yürütülüyordu. Bugün neden bu konu TBMM gündemine getirilip enine boyuna tartışılmıyor. Ancak ilginç bir anlayış, sanki muhalefet başka ülkenin insanlarıymış gibi, muhalefetin verdiği bir tek araştırma önergesi bile kabul edilmiyor. Neden çekiniyorsunuz? Sizlerin yakındığınız olaylarda bile, muhalefet araştırma önergesi veriyor onu bile red ediyorsunuz.
Yönetenler: Artık sağır sultan bile biliyor ki, bu hain bebek katillerinin arkasında ABD ve onun yardakçıları AB ülkeleri, yani Emperyalistler var. ABD’yi oradan gönderemezsek, bu terör belasından uzun yıllar kurtulamayız. Gerçek bataklık ABD !!
Başkan Biden ne dedi “Türkiye Cumhuriyeti, ABD dış politikası için olağanüstü ve olağandışı bir tehdittir”. Daha ne diyecek ? Bu sözler açıkça, ben bu terör örgütünün arkasındayım. Fıratın doğusundaki oluşturduğum, en modern silahlarla donattığım PYD ve YPG’ye yaklaşamazsınız..Onlar terör örgütü değil diyor. Size yine benim desteklediğim PKK ile uğraşmanıza ses çıkarmam, istediğiniz gibi uğraşabilirsiniz. Şu anda PKK en modern araçlar kullanıyor. Geçmişte, ellerinde ABD’nin bugün verdiği gelişmiş ekipmanlar yoktu.O nedenle asla bu tür eylemleri yapamıyordu.
Peki, tüm bunlar bilinirken biz ne yapıyoruz? Geçmişte rahmetli Ecevit ve Demirel’in Emperyslistlere verdikleri cevapları danışmanlarınız masanızın üstüne koysalar !!
Ortadoğu kan gölü. Senaryo yıllar önce yazıldı ve oynanıyor. Irak, bizi kullanarak Suriye’de halledildi.Sıra İran ve daha sonra Türkiye’ye gelecek. Ne olur artık bunu görelim. Ortadoğu’da Türkiye, iran, Irak ve suriye bir araya gelip el sıkışmalı.Yoksa,İsrail’i ve Ortadoğu petrollerini güvenceye almak için bir Kürt devleti kurmanın uğraşı içindeler. Suriye, Irak, İran ve Türkiye’den toprak koparıp, kurulan kürt devleti yanında, bir yandanda Akdeniz’e inmesini sağlayacaklar.
Vakit daralıyor. Bu dörtlü bir araya gelince,Fırat’ın doğusunda ne PYD ne de ABD artık orada barınamaz. Amerika şu anda Çin’e yöneldi.. Ortadoğu’dan bir an önce çıkmak istiyor. Irak ABD kuvvetlerinin ülkelelerini terketmesini açıkça dile getirdi.
ABD tüm bu işlerin arkasında derken, Rusya bu konularda ikili oynuyor. Çoğu kezde iki Emperyal güç kendi aralarında anlaşıyorlar. Tüm bunlar yaşanırken,Suriye’de bir tek Amerikan veya Rus askerinin öldüğünü duydunuz mu ?
Güvenlik güçleri ve MİT gerek Suriye gerekse Irak’ta çok büyük başarılara imza atıyorlar. Onlar bu mücadeleleri yaparken, bir yandanda dört devlet yetkilileri bir araya gelip yapılması gereken ne varsa karar vermeliler.
Yönetenler, bu konuların çözüm yeri TBMM. Bu konular enine boyuna konuşulur. Komisyonlara gerekirse bu konuların çok değerli emekli askerler ve uzmanları davet edilir.
Şuanda, Türkiye’nin gerçek “BEKA SORUNU” budur!!
Bakın ülkeyi karıştırmanın ilk adımları.Mossat ajanları yakalandı.Artık sokaklarda ve adliye koridorlarında şeriat naraları atılıyor.Ülkede 10 milyonu aşkın sığınmacı, iki milyona yaklaştığı iddia edilen,kendi ülkesine hainlik ederek ABD ile iş birliği yapan Afganlar.Bunlar hertürlü askeri eğitimi almış genç insanlar.
Son dönemlerde ellerine aldıkları bir takım bayraklarla Şeriat hilafet isteriz diyenlerin çoğu sığınmacılar. Ajanlar ülkede cirit atıyor ve provakosyonlar yapıyorlar. İş artık öyle hale geldi ki, adliye koridorları ve TBMM kürsüsünden Cumhuriyet karşıtı söylemler yapılıyor.
Bu ülkenin muhafazakar insanları asla bu tür eylemlere katılmazlar. Onlar ülkesine ve Cumhuriyet’e bağlı, inançlı ve vatansever insanlardır.
Emperyalistler, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları biliyor ve bundan yararlanmak istiyorlar.TBMM oy birliği ile bu konularda karar alırsa, tüm ulus alınan karaların arkasında dimdik dururlar. Günde bir dilim ekmek dahi olmasa, bu halk ülkesi için hiç düşünmeden canını verir.
Gazze’de görülmemiş bir katliam yapılıyor.Emperyalistler de ses var mı?
Peki 55 Müslüman ülkelerden ses var mı ?
Peki savaş suçları ile ilgili davaya katılalım diyen Müslüman ülke var mı? YOK….
Kim ses çıkardı,Güney Afrika !! mahkemeye 300 avukatla başvurdu.İsrail’in anında etekleri tutuştu.İlginç olanda Hristiyanlar, müslümanlara yapılan katliamlarına insanlık adına karşı çıkıyorlar.
Karşı duruş lafla değil, eylemle olur.
SON SÖZ: Güçlü olmazsan senaryo yazamaz ve yönetemezsin. Başkalarının yazdığı senaryoda oynarsın.
MUZAFFER KILIÇ
MİLATTAN SONRA 65
Antakya Müzesi’ndeki bir lahitte MS 65 yılında vefat eden “Seneca” isimli bir düşünür bakın neler söylüyor???
Para iIe satın aIınan sadakat, daha fazIa para iIe de satıIır.
BaşIayan her şey biter.
Büyük bir servet, büyük bir köIeIiktir.
ÖIüm, bazen ceza, bazen bir armağan, çoğu zaman da bir Iütuftur.
Yeryüzünde gün ışığına Iayık oImayan nice insanIar vardır ama, güneş her gün yeniden doğar.
Hayatı komedi sananIar, son espriyi iyi düşünsünIer!
Yaşıyorsak, haIa umut var demektir.
Aza sahip oIan değiI, çok isteyen fakirdir.
Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır, yaşamın anIamını kaybetmek.
Unutmazsan senin, affetmezsen onun canı acıyacaktır. Unutma, affetmek ve unutmak sadece iyi insanIarın intikamıdır.
Ey hayat, senin bu kadar önemIi tutuIman öIüm sayesindedir.
Unutma ki, birIikte oIduğun insanın geçmişini kurcaIamak, onunIa kurmayı düşündüğün geIeceği yok etmekten başka bir şeye yaramaz.
İnsanIarı tanımak için onIarı sınamaktan korkmayın; çünkü kaybediImesi gerekenIer, en önce kaybediImeIidirIer.
GençIiğinde biIgi ağacını dikmeyen, yaşIıIığında rahatIayacağı bir göIge buIamaz.
Hafif acıIar konuşabiIir ama, derin acılar dilsizdir.
Ölüm her şeyi eşit kılar.
Büyük Atatürk’ün 29 Ekim 1923’te kurup devrimlerle aydınlatıp, ileri ülkeler seviyesine taşıyın diyerek gençliğe emanet ettiği ülkemde bugün neler tartışılıyor? “Aydınlık mı? Karanlık mı ?” (ALINTI)
SON SÖZ: Dedelerinin mezar taşını okumak için Osmanlıca öğrenenler, ninelerinin mezar taşlarını okumak için Sırpça, Rusça, İtalyanca öğrenmek zorundalar…..!!
YÜKSEL ÇENGEL
Modern davranışlarına 50.000 yıl önce kavuşan insan; beyin ve zeka olarak genetik değişimine uygun hızla evrilseydi şu anda galaksiler arasında seyahat ediyor olurduk.
-.Mısır İmparatorluğu dönemi fizikçi ve gök bilimci Kamose-Menes,anıt mezarların ve piramitlerin ölümden sonra kimseyi canlandırmayacağını söylediği için öldürüldü. Soyu devam etmedi.
-Antik Mısır’ın diğer bir filozofu Amentebat,”insanları mumyalayarak öbür dünyaya gönderemezsiniz” dediği için ailesi ile birlikte yok edildi. Soyu devam etmedi.
-Romalı Flavus Lucretius Claudius, matematikçi, gökbilimci ve filozof;Roma Tanrı’larının masal olduğunu söylediği için katledildi. Soyu devam etmedi.
-Antik Yunanlı’lar, devrin en büyük filozofu Sokrates’i,2500 yıl önce Yunan tanrılarına inanmadığı için öldürdüler. Soyu devam etmedi.
-Giardano Bruno, italyan filozof.Kapalı evren görüşünü ilk reddedenler arasında. Dünya güneş etrafında dönüyor dediği için Kilise tarafindan Roma’da diri diri yakıldı. Soyu devam etmedi.
-Sadece Avrupa engizisyon mahkemelerinde 50.000 aydın, düşünür, filozof, sanatçı yakıldı. Soyları devam etmedi.
-Paleolitik çağ’dan itibaren son 40.000 yılda istatistiksel olarak sayıları 143 milyon olarak hesaplanan üstün zekalı insan “Dinlere, Tanrı’lara, dogmalara, tabulara, masallara” inanmadığı için öldürüldü ve hiç birisinin soyu devam etmedi.
Soyları devam etseydi bugün dünya insan popülasyonunun %5’i değil %35’i üstün zekalı olacaktı.
Endülüs ve İskenderiye kütüphaneleri yanmamış, bilim, sanat, felsefe üreten değerli insanlarla birlikte fosil yakıt yakmadan, daha temiz bir dünyada yaşıyor olacaktık. Bizim de zeka seviyemiz bugünkü aptal halimizle kıyaslanmayacak kadar yüksek olacaktı.
Akşam sokağa çıkınca birbirinize bakın ve bilin ki hepimiz geride kalan düşük zekalı insanların torunlarıyız. Akıllı, üstün zekalı nesil tarih boyunca yobazlar tarafından öldürüldü. Akıllı ve zeki insanların genleri bize aktarılamadı…
Geçenlerde biri bir “tweet” atmış, şöyle diyor: “Cübbeli ile Stephen Hawking aynı zaman diliminde yaşadılar, bizim hissemize Cübbeli düştü…”
Peki bu bir rastlantı mı? Asla değil!
“Ne ara bu kadar aptallaştık?” soruma bir öğrencimin cevabı;
“Doğum kontrolü negatif evrime yol açtı! Akıllı insanlar doğum kontrolü yaptığı için, daha da azalırken, aptallar kontrolsüz biçimde çoğaldı…!”
Olayı anlayabilmek için Antik Yunan’a dayanarak Rönesans’ı, Rönesans’a yaslanarak “Aydınlanma Hareketini” yaratan, ardından 1776 Amerikan Devrimi ve 1789 Fransız İhtilalini yapan Avrupalılar ve onların Amerika’ya göçenleri karşısında aynı zaman diliminde yaşayan, şu anda içimizden bazılarının pek özendiği Osmanlı ne yapıyordu, önce ona bakmak gerek.
Resim ve heykel sanatında Avrupa’da Leonardo Vinci, Rafaella, Michelangelo gibi dâhiler yetişirken Osmanlı’da resim yapmak günah, heykeller ise put olarak kabul ediliyordu.
Dante, Shakespeare, Cervantes hümanist edebiyatın öncülüğünü yaparken Osmanlı’da tek edebiyatçı henüz yetişmemiş, daha sonraları bin bir zorlukla getirilen Makyevel’in Prens adlı eseri bazı yöneticiler tarafından gizlice okunuyordu.
Bilim dünyasında Kopernik dünya merkezli evren kuramını çürütüp, dünyanın güneşin etrafında döndüğünü açıklamasıyla oluşturduğu bilimsel devrimden otuz yıl sonra Takiyüddin Efendi’nin Tophane sırtlarına kurduğu zamanın en büyük rasathanelerinden biri, III. Murat’ın emri, Şeyhülislamın fetvası ile “Tanrı’nın işine karışmak” gerekçesiyle kıyıdan top ateşine tutuluyordu.
Galileo, Kepler ve Newton’u sadece anımsatarak geçiyorum.
Felsefede Francis Bacon, Thomas Hobbes, John Locke, Rene Descartes, Spinoza gibi isimler dünyayı algılamak için çaba sarf edip, birlikte yaşamanın kurallarını koyarken, biz çoktan felsefecileri zındık ilan etmiş, felsefe ile de uğraşmayı yasaklamıştık.
Sanat, edebiyat, bilim ve felsefe alanında yaya kalıp, matbaayı bile üç yüz sene sonra kurarak bilginin yayılmasını önlersen, senin topraklarına Hawking düşecek değil ya!
Velhasıl bu toprakların bahtsızlığı çok öncelerden yazılmaya başlanmıştır.
Mustafa Kemal 1923 aydınlanması ile bunu kırmak istemiş, okuma yazma bilmeyen, cahil bıraktırılmış bir toplumda aydınlanma olamayacağını anlamış ve önce okuma yazma seferberlikleri oluşturulmuştu.
Köy enstitüleri bu aydınlanma kavgasının başlangıcıydı, toprak ağaları izin vermediler.
Seksen senedir yeniden karanlık bir çukura çekilmekte bu ülke.
YÖK Denetleme Kurulu Üyesi bir “Profesör”ün, “ben cahil halkın ferasetine güveniyorum” sözü ile özetlenebilecek sona doğru koşar adım gidiyoruz.alıntı
SON SÖZ; “Bir kere yanlış trene bindiyseniz,koridordan ters tarafa yürümenin hiçbir faydası yoktur”.
NİETZSCHE
Doğum tarihi: 2003
Hollanda krallığı tahtının varisi.
Öyle saray ressamından olma, cariyeden doğma, yağdanlıktan sızma, sonradan bulma falan değil… Asaleti, eğitimi, duruşu, onuru, gururu ve karakteri ile gerçek bir prenses…
Devlet okullarında okuyan, müzikalleri ve şarkı söylemeyi çok sevdiğini daha önce verdiği demeçlerle duyuran Amalia, birçok Hollandalı çocuk gibi okula bisikletiyle gitti.
Bugün 19 yaşından gün alan Hollanda tahtının varisi olan prenses Catharina iki yıl önce, yani daha 17 yaşındayken bakın ne yapmış?
Hollanda kraliyet ailesinin doğum günleri geleneksel olarak Kloosterkek kilisesinde kutlanır.
Bu kilise kendi ayin biçimlerini kendileri belirleyen, kendi dilleri ile ibadet eden ama Papa’nın otoritesini kabul eden dünyadaki sayılı ibadethanelerden biridir.
Prenses 17 yaşını bitirmiş 18 yaşına girecektir.
Bu kraliyet ailesi için son derece önemli bir törendir.
Tahtın varisi olan prenses kanunen reşit olacak ve artık bundan böyle yapacağı her eylem ile kraliyet ailesini temsil edecektir.
Reşit olacak prensese geleneksel olan bir ödenek verilmesi gerekiyordu. Hollanda temsilciler meclisi geleceğin müstakbel kraliçesine, 2021 yılının aralık ay için 111 bin euro, 2022 yılı içinde 1,5 milyon euro ödenek ayırdı.
Hollanda Başbakanı Mark Rutte temsilciler meclisinin bu kararını bizzat açıklamak üzere Dam meydanında bulunan Amsterdam Kraliyet sarayına gitti.
Başbakanı kral Willem Alexander, Kraliçe Beatrix ve müstakbel kraliçe Catharina Amalia karşıladı.
Başbakan prensese ayrılan ödeneği açıkladığında kral, kraliçe birbirlerinin yüzüne baktılar.
Başbakan Mark Rutte, Ödeneğin yeterli görülmemesi halinde temsilciler meclisine artırım için teklif yapabileceğini söylediği anda müstakbel kraliçe CATHARİNA başbakana şöyle dedi:
“Ben bu ödeneği kabul etmiyorum. Bu para Hollanda vatandaşlarının vergileridir. Onlar bu parayı çalışarak kazandı ve kazandığı paraların vergilerini ödediler. Oysa ben çalışmıyorum. Bu parayı hak etmek için hiçbir hizmette bulunmadım. Hakkım olmayan bir parayı alacak olursam kendime saygı duyabilir miyim? Ben kendime saygı duymaz iken Hollanda halkından bana saygı duymasını bekleyebilir miyim? Lütfen bu ödeneği iptal ediniz. Bu mümkün değilse Hollanda hazinesine gelir olarak kaydediniz”. alıntı
Değerli Okurlar: Ne diyordu Aşık Mahsuni Şerif, ünlü türküsünde?
Mevla’m gül diyerek, iki göz vermiş,
Bilmem ağlasam mı, ağlamasam mı…
Dura, dura bir sel oldum erenler,
Bilmem çağlasam mı, çağlamasam mı…
Milletin sırtından, doyan doyana,
Bunu gören yürek, nasıl dayana…
Yiğit muhtaç olmuş, kuru soğana,
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi…
Başka söze gerek var mı?
SON SÖZ: “Gösteriş ve şatafat, cahilliklten kaynaklanan aşağılık kompleksini örtme çabasıdır”.
İLBER ORTAYLI