35,2068$% 0.3
36,7672€% 0.92
44,3202£% 0.7
2.968,33%1,32
4.853,00%0,96
17 Aralık 2024 Salı
DUY EY YURDUM İNSANI
TÜRKİYE TIKANDI VATANDAŞ HİÇ BİR PARTİYE GÜVENMİYOR!
TÜRKİYE’NİN MEVCUT GERİLİMLERİ/TANSİYONLARI
TEMEL’ler BİN YAŞASIN
BELEDİYECİLİĞİ İLE ÖVÜNEN AKP'NİN BÜTÜN BELEDİYELERİ BORÇ BATAĞINDA!
AKP Genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar toplantısı sonrası Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a, Borçlu belediyeleri sallaman gerekiyor türü bir açıklama sonrası en büyük borçlu belediyelerin AKP’li olması nasıl bir uygulamaya sahne olacak birlikte göreceğiz.
Erdoğan’ın açıklamalarına yanıt veren CHP, belediyelerin SGK borçlarının büyük bölümünün AK Parti döneminden devredilen borçlardan oluştuğunu belirtti. CHP, iktidarın 31 Mart 2024 seçimlerinde ortaya çıkan tablo nedeniyle seçmeni cezalandırdığını savunarak, SGK alacaklarının toplam belediye borçları içerisinde küçük bir pay tuttuğunu vurguladı.
AKP’Lİ BELEDİYELER BORÇ LİSTESİNDE AÇIK ARA ÖNDE
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın “Hazine Alacak Stoku” verileri, belediyelerin Hazine’ye olan borçlarının büyük kısmının AK Partili belediyelere ait olduğunu ortaya koydu.
20 Kasım 2024 itibarıyla, belediyeler ve bağlı kuruluşların Hazine’ye olan toplam borcu 10 milyar 538 milyon 437 bin TL olarak kaydedildi. Bu borcun 6 milyar TL’si CHP ve DEM Parti yönetimindeki 20 belediye arasında paylaşıldı. Geriye kalan 4 milyar 504 milyon 868 bin TL’lik borcun ise sadece sekiz belediyeye ait olduğu görüldü. Dikkat çeken nokta, bu sekiz belediyenin yedisinin AK Parti, birinin ise Cumhur İttifakı ortağı Büyük Birlik Partisi yönetiminde olması.
AKP’li Belediyelerin Hazine’ye Borçları Şöyle:
CHP, mevcut borç tablosunun sorumluluğunu muhalefet belediyelerine yüklemenin yanıltıcı olduğunu belirterek, hükümetin borç yükü ve mali disiplini gözden geçirmesi gerektiğini savundu.
Bu Coğrafya adam olmaz!
Irak’ın işgali bir demokrasi ihracı ve inşası diye pazarlanmış, Irak ve Kürt halkı bir zalimden kurtuldu heyulasını da eklediler aynı paketin içine ve tadından yenmez dört başı mamur nefis bir malzeme koydular masa üzerine.
Ne dünden ibret ve ders alır ve ne de günü doğru yorumlayıp mantıklı bir projeksiyon kurgulayabilir bir Coğrafya ve millet değil burası. Burası Mezopotamya ve burada ölümler kutsanmış bir kere. Hayvan gibi, ardı ardına ölümlerin mübarekliği üzerinden ŞEHİT kavramı türetilmiş, aldatılmış, kandırılmış ve öldükçe, ölmeye teşne oldukça daha bir öldürülmüş insanların Coğrafyası…
Üstelik öyle yüzyıllar öncesi bir olaydan da bahsetmiyorum. Birkaç yıl evvelinde ki Irak’ın işgal edilmesi ve Saddam’ın indirilmesiyle birlikte sokaklara dökülen o halkın sevinç naraları, Saddam heykellerini yıkarken ki mastürbasyon zevkine denk düşen kendinden geçişleri unutulur gibi değil.
TARİHİ TEKERRÜR ETTİREN ŞEY AHMAKLIĞIN, AHLAKSIZLIĞIN, AKILSIZLIĞIN, DERS VE İBRET ALAMAYIŞIN BÜTÜKLÜĞÜNÜ GÖSTERİR!
Nasıl da gururlular ve nasıl da muzaffer!
Haksız da sayılmazlar hani Saddam gitmiş ve SAM AMCA GELMİŞ!
Sevgili Sam amca demokrasi getirdi, huzur, barış, özgürlük getirdi Irak’ın Arap, Kürt ve Şii katmanlarına!
Oysa ABD’nın eli kendi Coğrafyası üzerinden büyük, çok büyük kıyımlar yaptığı Kızılderili katliamlarından tutunda Vietnam, Afganistan, Japonya ve daha bir sürü yerler dolayısıyla kan ve pislik içerisinde iken bakmamış, okumamış, ders ve ibret almamış kişiler için Ebu Gureyb ceza evi, işkenceler, onur ve namusuna tecavüz edilmiş Müslüman kadınlar kaçınılmaz bir kader olmayacak mıydı!?
Yine geldik mi aklını kullanmayanların pislik içerisinde kalacakları mukaddes ilkeye!?
Şimdi ise Türkiye’nin muhtelif şehirlerinde bulunan Suriyelilerin sevinç gösterileri için sokaklara çıkışına! SAM AMCALARI gelmiş kendilerine demokrasi ve özgürlük getirmeye. Yeni ceza evleri, tacizler, tecavüzler ve SAM AMCADAN türetecekleri yeni jenerasyon çocuklara dair duyulan özlemin fotoğraflarını koyuyorum utana utana…
ONUR, YAŞAMDAN VE YAŞAMAKTAN DAHA BÜYÜKTÜR!
Onursuz bir toplumun Müslüman olması ve Müslüman bir toplumun da böylesi şerefsiz bir halde olması zaten mümkün değildir. Şerefsizlik, namussuzluk, tepkisizlik, hissizlik, kimliksizlik, kişiliksizlik, ve onursuzluğun kaderleri olan bir toplumun İslam ile ne bağlantısı olabilir ki!?
BAKIN NASIL DA MUTLULAR VE ÜSTELİK BİR ÇOĞU DA SAKALLI!
Nasıl da mutlular ve mağrur! Büyük bir cihadın kazanımı sonrası haklı(!) Bir gurur yaşıyor benim Suriyeli kardeşim(!)
Hem ayrıca Türkiye’de ki hamileri Erdoğan’da ‘’ Sam amca dememiş, BOP dememiş ama her ne kadar terör örgütü olarak tanımlamış olsa da HTŞ’yi, muhalifler paketi içerisine koymuş ve gözünüz aydın Suriyeli kardeşlerim Esat gidiyor müjdesi(!) vermemiş miydi!?
Ağacın kurdu kendi içindedir denmemiş miydi tarihten ders alalım diye!?
Nerede o kalite ve nitelikte ki millet!? O şuur, o bilinç ve o imanın sahipleri nerede!?
MELEŞENİN EN UTANÇ VERİCİ VE EN AĞIR TARAFINA GELEYİM Mİ!?
Burnunun dibinde ki Siyonist çocuklarını tertemiz zannedip kol kanat geren, kendileri için umut, ışık ve kurtuluş bileti zanneden Türkiye! Seni nasıl bir gelecek bekliyor!?
Bir gece ansızın gelecekler ve kıyamet işte o zaman kopmuş olacak…
Buyrun mide bulandırıcı bir olay ve başrollerinde yine bir hâkim ve bir savcı!
Ankara Adliyesi’nde görevli kadın Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, aynı adliyede görevli Cumhuriyet Savcısı ile iddiaya göre birliktelik yaşıyordu. Yargıtay Tetkik Hakimi eşi tarafından evde basılmış, kadın mahkeme başkanı o baskın sırasında balkondan atlayarak ağır yaralanmıştı.
Olayın ardından Hakimler ve Savcılar Kurulu harekete geçti. Ekol TV’nin aktardığına göre; Şanlıurfa’ya gönderilen savcı HSK 2. Dairesince açığa alındı.
HSK’nın kararında, savcının evli olduğu halde kadın Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ile yaşadığı ilişkinin bilgisine de yer verildi. Kararda savcı ile hâkimin boşanma protokolü düzenledikleri belirtildi.
Boşanma protokolüne göre savcının hâkim olan eski eşine 200 bin lira taksitle toplamda 3 milyon lira ödeyeceği, aynı zamanda boşandıktan en geç 2 gün sonra aracını devredeceği belirtildi. Ancak savcı bu protokole uymadı.
Savcı kesinleşen bu borçlarını ödemediği gibi boşandığı hâkim eşini kendisine 4 milyon 500 bin lira borçlu gibi göstererek sahte senetle icra takibi başlattı.
Bunun üzerine savcının eski eşi olan Yargıtay Tetkik Hâkimi imza ve borca itiraz davası açtı. Dava üzerine savcı, aynı gün icra takibinden vazgeçti.
KOCA ÜLKEDE HERŞEYİN ÇİVİSİ ÇIKTI…
Suriye, Güneyi itibarıyla İsrail tarafından Golan tepeleri olarak zaten istila ve işgal edilmiş durumda. Kuzeyinden ise ABD ve İsrail’in desteklediği çok karmaşık bir yapı tarafından tamamen kıskaca alınmış, yeni ve yepyeni bir statü kazandırılıp BOP’ un son aşamalarına geçilmiştir.
Bir öncesinde İŞİD adı altında teşekkül ettirilmiş Siyonist yapılanmaya İslam’i örgüt muamelesi yapılmış ve tüm İslam ülkeleri (!) bu iğrenç oyuna teşne olmuşlardı. O süreç biraz ele ve yüze sürülünce sihirli bir değnek değmiş gibi Suriye’nin yarısından fazlasını işgal eden o devasa Terörist yapı bir anda buhar olup dağılıverdi.
BOP, Büyük Ortadoğu ve yani Büyük İsrail ve bunun da teolojik açılımı olan Vaat edilmiş topraklar projesi gayet seri ve planlandığı şekilde kusursuz olarak ilerliyor. Kısa bir geçmiş gezintisi yapalım. Arap baharı diye rutin başlayan ama başlamış bu durumu direk elini, gözünü ve tüm gövdesini içine sokan İsrail ve ABD konsorsiyumu, akan suyun debisinden tutunda rotasına varıncaya her şeyi kendi çıkarlarına uygun döndürdü ve yönettiler.
Elbette bunun bir önceki aşaması olan Kitle İmha Silahları yaygarası ve yalanı üzerinden birkaç gün içerisinde bütününe çöktükleri Irak ve yine Saddam’ın yargılandığı iddia edilen hukuk tiyatrosu, bakacağımız fotoğrafın ana omurgasını oluşturmakta.
Hatırlayacaksınız 2005 ve 2010 yılları arasında ABD’nin Dış İşleri Bakanlığında oturmuş ve o ‘’Ortadoğu da birçok harita değişecek ‘’ vurgusu ile bugün ki kıyametin çanlarını çalmaya başlamıştı Condoleezza Rice. Bu açıklamanın da bir ön safhasına göz atmak kaçınılmaz önem arz ediyor.
2001 yılında ABD Başkanlık koltuğunda oturan Bill Clinton tarafından altını oyulan Arap Coğrafyasının kronik yönetim statükosu laçkalaştırılmış, fiziki ortam yumuşatılmış ve artık sınırların ve liderlerin değişimine dair tuşa basılarak George W Bush’un seçilmesiyle(!) 2003 yılında Irak’ın işgali gerçekleşmiştir.
Öyle ya, yine bir İslam’i terör örgütü olan EL KAİDE tarafından ABD’nin kalbi olan Manhattan’da ABD’nin dalak ve ciğeri olan İKİZ KULALER matematiğin Trigonometri ve geometri uygulamasının en sahici versiyonunu gerçekleştirmişti.
İKİZ KULELER akıl almaz incelikte hesaplarla full yakıtlı yolcu uçakları tarafından hedef alınmış ve o koca yapı muhteşem şekilde hesabı yapılmış metrik dalışlar sayesinden hayati tüm organları tarafından vurulmuş ve kısa zaman da organ yetmezliğinden yıkılmıştı.
Taşlar bir bir yerine oturuyordu. İsrail, Kuzeyinde bulunan Suriye’yi ve Irak’ı kıvama getirmişken hemen dibinde, Güneyinde bulunan Suudi Arabistan’ın da kulağı çekilmesin mi? EL KAİDE lideri Usame Bin Laden Bir Suud’lu idi ve bu durum başlı başına bir Suudi Arabistan’ın ABD’nin başına bela ettiği yapı değil miydi !!??
Bir gece de operasyon yapıldı Suud’lu bütün petrol milyarderi olan şeyhlere. Bir ara ağzının ucuyla ABD’den alacaklı oldukları 600 milyar doları ağzına alıp gevelemeye başlayan yeni yetme prens, 3 gün içerisinde toplayıp ceza evine attırdığı petrol milyarderi şeyhlerden bir 900 milyar dolar daha toplamış ve kendisini var eden ABD’nin hesabına aynı gece EFT yapmıştı.
Zaten oğul Bush tarafından işgal edilip tüm demografik yapı allak bullak edilmiş, çeşitli ceza evlerinde dünyanın en hayâsız işlerine imza atılmış, tüm Irak halkının altınları bir kenara gümüşlerinden tarihi eserlerine varıncaya kadar Atlantik ötesine götürülmüştü.
Koca bir Coğrafya onursuzluğun, gurursuzluğun, hissizlik, kimliksizlik ve kişiliksizliğin pik yaptığı bir sürece imza atıyordu. İşte bugün ki BOP süreci ve Filistin katliamı da o hissizlik, kimliksizlik, onursuzluk ve şerefsizlik üzerinden hayat bulmuştur.
Suudi Arabistan İKİZ KULELER eliyle ve Mısır, Arap Baharı ve Mursi gerekçesiyle SİSİ modelli pis bir operasyon ile tamamen bypas edildi. Suriye de eksik kalan bir ayağın tamamlanması projesi şuan devreye sokuldu. Suriye ve Irak’ın tamamı Arz-ı Mevud sınırları içerisinde kalıyor olmaları dolayısıyla özel bir ameliyata gereksinim duyuldu.
Doğuda İran’ın içlerine, güneyde Ürdün ve Güney Batı’da Mısır’ın Batısına ve Suudi Arabistan’ın kuzeyine ve elbette Türkiye’nin de önemli bir bölümüne denk geliyor olması dolayısıyla kapsamlı bir proje, sistematik bir hareket ve stratejik ve taktik bir bütünlük gerekmektedir.
Türkiye’nin Güneyinde yapılacak değişiklerin, ihlallerin, katliamların, harita değişimlerinin büyüklüğü dolayısıyla Türkler tarafından olası bir itiraz ve isyanın önü alınması hasebiyle bir tampon güç olarak devreye sokulan PYD soslu Kürdistan kantonu, Kürt kardeşlerim için bir ergen tatmini ve ergen beslenme argümanı lolilop mahiyetindedir.
Osmanlıdan çıkardıkları yaklaşık 45 ülke ve geçen 1 asır sonrası daha da ufalanan, parçalanan ve bölünen İslam Coğrafyası NATO, OTAN, BM, ABD, BİRLEŞİK KRALLIK olarak her geçen gün daha bir bütünleşen, birleşen ve büyüyen bir yapılanmayı, bir üst aklı ve projesini görmemiş, görmüyor ve dolayısıyla parçalandıkça parçalanıyor.
Ne seçmeyi ne seçilmeyi, ne yönetmeyi ne yönetilmeyi ve ne de isyan ve itiraz etmeyi beceremeyen Türkiye, bahsini yaptığımız azaptan payını illaki alacaktır. Zira at bırakın Üsküdar’ı Balkanların bile ötesine gitmiştir…
TRT World’ün programına, İsrail’e petrol sevkiyatı yapan SOCAR’ın CEO’su da davet edildi. Davette konuşmacı olan AKP genel başkanı Erdoğan, Filistin destekçileri tarafından, ‘Türkiye’den İsrail’e sevk edilen petrolü’ protesto ettiler.
O ana kadar hep ama hep şımartılmış, egosu okşanıp beslenmiş, korku ve çıkar bileşenleri üzerinden Tanrısal bir saygı ile taltif edilmiş olan Erdoğan; Hakikatin savunucuları, gerçek iman ehli, samimiyet testini geçen bir avuç genç, yüzüne yüzüne haykırdı ikircikli tavır ve siyasetini.
O zamana kadar böylesi bir ahlaki ve hukuki tavrın omurgalı duruşu ile hiç karşılaşmamış, kendisini layüsel zanneden, benden ötesi kıyamet, ben, ben ve ben deyip duran ve kibri dolayısıyla burnunun dibini bile göremeyen Erdoğan, saatte 300 km hızla beton bir duvara çarpıverdi.
Haksız da sayılmazdı zira elbette hazmetmesi zor bir durumdu. Şaşırmış kalmışlardı bütün ekabir takımıyla birlikte. Ceza verseler Müslüman oldukları, Tesettürlü bacım mottosu, 28 Şubat istismarı açık ve deşifre olacaktı.
Bir diğer taraftan ise bir yaptırıma, sindirme ve korkutma politikasına başvurulmadığı zaman da domino etkisi yapacağı korkusu; dolayısıyla yukarı tükürsen bıyık ve aşağı tükürsen sakal misali apışıp kaldı fikir, ahlak, hakikat ve İslam fukarası ekâbir takımı.
Çaresiz, çareyi zulüm yapmakta, korkutma, bastırma, haksız ve hukuksuz kararlar verme ve ‘’ helvadan put yaptıkları BENİM TESETTÜRLÜ bacım helvasını yemeye başladılar. Bu bir milattı ve AKP gerçek kendisini açık etmişti. Gözaltına aldılar evvela. Geçen süreçte toplumsal şiddetin dozunu bir tahlil ettiler.
Vardı bir kıpırdanma ve bir takım yapılar belli bir kıvamda harekete geçmiş ve bu gençlerin yaktığı kandil belli bir yere kadar ışık ve ışık vermişti. Artık muhalif seslerin renkliliği ile birlikte volüm düzeyinde de bir artık vardı.
Ama gel gör ki saltanat, makam, haram, servet ve şehvetin gözlerini kör ettiği bu güruh, muhalif tavrın, duruşun ve volüm seviyesinin yeterli olmadığına, göğüsleyebilecekleri bir kıvamda olduğuna iman ettikleri an gözaltı kararı tutuklanma boyutuna evrildi!
‘’ Filistin’e özgürlük ve soykırıma son ‘’ gibi temiz, tertemiz bir seslenişti. Alabildiğine ahlaki, hukuki ve vicdani bir itiraz olup edepsizlikten, kabalık ve hakaretten alabildiğine uzak olan nazik ve nezih üslup, AKP’nin gerçek hüviyeti karşısında tuz buz olmuştur.
Bu zamana kadar yalan, yanlış, haram ve istismar üzerine bina ettikleri saraylarının camları çatlamıştı. kumdan kaleler ufak ufak sağ ve sol tarafa doğru akmaya, eğilmeye ve bükülmeye başlamıştı. Dokunsan yıkılacaktı zira temel ciddi şekilde sarsılmış ve ağır yara almıştı.
Korku duvarları aşılmış ve aşındırılmıştı!
Her şey aslına rücu eder kuralı, bir kez daha egemen kılmıştı kendisini. Takke düşmüş, kel görünmüş ve ciddi bir kitle ‘’’ Aaaaa kral çıplak ‘’ demişti. Evet, gerçekten kral çıplaktı ve sadece çıplak değil aynı zaman da hakikat karşısında alabildiğine acizdi!
Nevri dönmüş, şirazesi kaymış ve tılsımı bozulmuş AKP, Erdoğan ve şer şebekesi hata üstüne hata yapmaya ve çıplaklık seviyelerinde ki boyuta yeni yeni çentikler atmaya başladılar.
Son derece temiz, son derece ahlaklı, son derece gerçek, son derece insani ve son derece İslam’i bir tavır ve protesto gerçekleştiren inanmış bir avuç genç, eylemin ardından tutuklanmış ve ahlaksız bir muameleye tabi tutulmuşlardı.
Eylemcilerin Avukatı olan Üsame Sarıyaşar ‘’ müvekkillerine uzun süreler yemek verilmediğini, ibadet haklarının tamamen ellerinden alındığını, abdest almalarına bile izin verilmeyip bir de darp edildiklerini açıklıyor!
Haklı, gerçekçi, temiz, doğru, insani ve İslam’i bir tek eylem ne çok maske düşürmüştü. Şirk konsorsiyumu afallamış, hata üstüne hata yapmanın da ötesinde günah üstüne günah işlemişti. Zaten hakikatte de bu ve böyle değiler miydi?!
Nefsimize ağır gelen bir durum birçok hakikatin kapısını açmış ve çok büyük bir Rahmet ve uyanışa vesile olmuştu. Korku duvarı aşılmış, maskeler düşmüş ve kralın çıplak ve hatta çırılçıplak olduğu, %52’den çok daha fazla bir kitlenin onayından geçmişti.
AKP bir hakikat düşmanıdır!
AKP bir hukuk düşmanıdır!
AKP bir Filistin düşmanıdır!
AKP bir İslam’i ve ahlaki tebliğ düşmanıdır!
AKP bir Abdest ve İbadet düşmanıdır ve bütün bunlar artık tescillenmiştir…