DOLAR

35,2068$% 0.3

EURO

36,7672% 0.92

STERLİN

44,3202£% 0.7

GRAM ALTIN

2.968,33%1,32

ÇEYREK ALTIN

4.853,00%0,96

Malatya HAFİF KAR YAĞIŞLI
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TURAN GÜZEL

TURAN GÜZEL

17 Aralık 2024 Salı

TÜRKİYE YIKILIRKEN

TÜRKİYE YIKILIRKEN
12

BEĞENDİM

ABONE OL

Elbette birçok sebep var bu başlığın altını dolduracak. Ancak bütün başlıkların bir ana başlığı, bir motor gücü var ki işte o kültürel yozlaşmanın ta kendisidir. Zira anaç olması dolayısıyla diğer tüm alt başlıklar ile göbek bağı taşımaktadır.

Gelelim anaç konumunda ki kültürel yozlaşmanın tanımı ve sacayaklarına

Kültürün yozlaşması demek bir ülkenin ve bir milletin kendisini var eden değerler silsilesi ile olan ontolojik tüm bağlarını bilerek ya da bilmeyerek ilişkisini kesmesi, sırt dönmesi, ilgi ve alaka kurmayıp birçok yüklemeler dolayısıyla değerli kabul etmemesidir.

Hal böyle olunca kendi kültürü içerisinde ki bir değeri bir başka değer ile rahatlıkla değiştirebilir, dönüşmekten yana beis görmeyip salt modernite, çağdaşlık vb. Gibi kavramlar üzerinden atılabilir bir yük gibi görmesidir.

Böyle olunca bir ülkeyi ve milleti var eden değerler bütününde ciddi ve sarsıcı bir aşınma, bir yetersizlik, etkisizlik ve sahipsizlik baş göstermektedir. Elbette ekonominin, medyanın, küreselci bakış açısının ve görece ortadan kalkmış olan sınırsız dünya teorisinin aşağılık kompleksif bakışı son derece etkili olmaktadır.

Bir ülkenin böylesi fecaatten pay alıp almadığının ve sonun başlangıcının boyutlarını tespit etmemiz için birkaç alt başlığa analitik bir yaklaşım sergilememiz gerekmektedir.

1: O topluma ait ahlaki öğretilerin ve ahlaki değerlerin aşınması

Bir toplum, kendisini var eden etik ve moral değerlerine dair sahiplenme, kuşatıp koruma güdüsünden yana hassasiyet kaybı yaşıyor ve kaybedilen değerlere dair ciddi bir ses yükseltimi, itiraz ve beraberinden revizyonist bir tutum sergilemiyor ise işte orada büyük bir yozlaşma yaşanıyor demektir.

2: Toplumun temel üretim ve tüketim alışkanlığında ki sapma!

İnsan, her ne kadar maddi tüketim anlayış ve uygulamalarından değişime başlıyor olsa da, bu tüketim anlayışında ki önemli sapma ve değişim, beraberinde manaya tekabül eden iman, inanç ve ibadet anlayışında da önemli değişimler göstermeye başlıyor.

Maddi sapma beraberinde o ülkenin manevi değerlerinde de önemli aşınmalara, satış, değiştirme ve tüketme erozyonunu hemen akabinde getirmekte ve ülke büyük bir yozlaşmanın tam eşiğine gelmektedir.

3: farklı kültürlerin hegemonyası altında ki teknolojik gelişmeler ve bütünüyle oraya angajman!

Farklı bir kültürün üretim ve yönetiminin bir başka ülke ve değerlerinde ki yapısal sapmaların başlıca aktörleri arasındadır. Bu durum büyük bir ilgiyi, hayranlığı ve hemen akabinde yalnızlaşmayı doğurmaktadır. Kendi mahallesi, ailesi ve dolayısıyla kültüründen uzaklaşıp yalnızlaşan birey ve toplumda tehlike çanları yüksek volümlere ulaşmış demektir.

4: Sınırsızlık, Küreselleşme ya da Globalizm!

Her biri hem ayrı ayrı ve hem de bir arada bir janjan barındırıyor ve bir tılsım içeriyor olması dolayısıyla pazarda alıcısı son derece yüksek bir sayıya tekabül ederken; hiçbir kavramın perde arkasına bakmak, nasıl bir mana ya da tehlike barındırdığına göz atma gereği bile duymayan birey ve toplum, zaten yok olmanın arifesindedir.

Değişim ve dönüşümün hem zaruretinden, hem gereğinden ve hem de engel olunamayacağından dem vuranlara da söylenecek bir çift sözümüzün olduğuna dikkat çekip nasıl ve çeşitlerine dair iki cümle ile izah edelim.

Dünyanın değişim ve dönüşümünde ki baş döndürücü hız ve bu hızın sağ ve solunda yaratacağı tahrifat elbette kolaylıkla aşılabilir bir şey değildir. Her toplum bu değişimden mutlaka payına düşeni alacaktır.

Burada dikkat edilmesi gereken birkaç husus var.

1: Devletin alması gereken tedbirler

2: Toplumun aydınlarının alması gereken tedbirler

3: Topluma yön veren kanaat önderleri, STK ve Eğitim endeksli thing tang kuruluşlarının alması gereken tedbirler olarak sıralayabiliriz.

Eğer bu bahsini yaptığımız tehlikeler devlet tarafından umarsız ve kayıtsız bir tavra kurban verilmişse; STK ve diğer örgütlerin de görevi savsaklayan, korkan, çekinen ve ya maddeye dayalı bir tercih dolayısıyla görülmeyen, duyulmayan ve hissedilmeyen bir öğe konumuna indirgenmişse şayet, o toplum zaten yıkılmış demektir.