DOLAR

38,0203$% 0.2

Created with Highcharts 8.2.222:3023:0023:3000:0000:3001:0001:3002:0002:3003:00
EURO

42,1253% 1.04

Created with Highcharts 8.2.223:3000:0000:3001:0001:3002:0002:3003:0003:3004:00
STERLİN

48,9119£% 0.8

Created with Highcharts 8.2.223:3000:0000:3001:0001:3002:0002:3003:0003:3004:00
GRAM ALTIN

3.668,21%0,87

Created with Highcharts 8.2.223:3000:0000:3001:0001:3002:0002:3003:0003:3004:00
ÇEYREK ALTIN

6.134,00%0,16

Created with Highcharts 8.2.200:0000:0000:0000:0000:0000:0000:0000:0000:0000:0000:0000:0000:0000:0000:0000:0000:0000:0000:00
Malatya HAFİF YAĞMUR 15°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

ERDOĞAN! SORUN ŞAHSİ DEĞİL AHLAKİDİR VE İŞTE BU SEBEPLE SOKAKLARDAYIZ

ERDOĞAN! SORUN ŞAHSİ DEĞİL AHLAKİDİR VE İŞTE BU SEBEPLE SOKAKLARDAYIZ

Daha önceleri de birkaç kez yazdım 15 Temmuz’da ailemle, çoluk çocuk sokaklar da bir hafta ( Tezgah olduğunu anlayana kadar ) nöbet tuttuk diye. Zira olaya AKP ve Erdoğan penceresinden değil Demokrasi, Erk’lerin ayrılığı, Parlamenter sistem, Anayasa ve Darbe bilinciydi bütün ve tek motivasyon kaynağım.

 Bugün için de insanların sokakta oluşunda ki argüman ve motivasyon, Ekrem İmamoğlu’na duyulan sempati ya da ceza verildiği için değil, Erdoğan rejiminin kurduğu otoriter ve kişiselleşmiş tahakküm düzeninin, devleti tüm organlarıyla birlikte bir aile şirketine dönüştürmüş olması nedeniyle yürümektedir.

Mesele bir Erdoğan ya da Ekrem meselesi, bir şahıs meselesi değildir. Koca bir birikmişliğin, bıkkınlık, yılgınlık, kırgınlık ve dahi koca bir öfkenin dışa vurumudur ve dolayısıyla Ekrem ya da CHP buradan kendisine hasad çıkarırım diye zinhar bakayım demesin zira test teptiği an dımdızlak kalakalırlar orta yerde!

 Evet, elbette bahsini yaptığım partinin ve hükümetin ve yani icranın başı olması hasebiyle Erdoğan kırgınlığın, kızgınlığın ve hatta öfkenin aslan payının kendi hanesine düştüğü ve yazıldığı kişidir ve el hak, haklılık payı da en az aslan payı kadardır.

Ama meselenin omurgasını getirilmiş ve dayatılmış TEK ADAM SİSTEMİ TEŞKİL etmektedir!

Ha Hassan ha kel Hasan dediğinizi duyar gibiyim… Ancak benim vurgulamak istediğim Demokrasi, Parlamento, Anayasa ve anayasal kurumların lağvedilmiş olması ve dolayısıyla böyle bir sistemin varlığıdır başlı başına canlı bomba niteliği taşıyan.

Ancak Erdoğan ve onun egemenliği ve hukuk adı altında yürütülen bir irade savaşının artık alenileşmiş olması da başlı başına bir etkendir toplumsal reaksiyonun mevcut hale gelişinde.

Böylesi bir TEK ADAM/LIK sistem ve onun savaşma anlayışında yargı, bir denge ve denetim kurumu değil, doğrudan bir cezalandırma mekanizması, bir psikolojik baskı aygıtı hâline getirilmiştir. Kararların metinleri dışardan yazılıp mahkemede salonlarına ışık hızı ve yöntemiyle gönderiliyor oluşu sağırın bile malumudur.

Bu TEK ADAM sisteminin ve manipülasyonun sistematik temelini ise 2014’te bir gece yarısı KHK’sıyla kurulan Sulh Ceza Hâkimlikleri oluşturuyor. Bu mahkemeler, hukukun değil rejimin koruma kalkanı ve refleks organı olarak tasarlandı.

Bu yapı, doğrudan FETÖ’nün özel yetkili mahkemelerinin yerine kuruldu. Bir başka ifadeyle haksızlık, hukuksuzluk ve hırsızlık yapan el değişmiş oldu.

Yapılan bu ironik değişiklik,  aynı zihniyetin, pis ve kirli zihniyetin başka bir bayrak altında yaşatılmış olmasıdır. Dün FETÖ için özel yetkili olarak çalışıp, sahte tape ve gizli tanıklarla insanları hapseden kadroların çoğu bugün, Erdoğan rejiminin tetikçiliğini yaparak aynı düzende pusuya yatmış kirli elleriyle ve kirli zihinleriyle aldıkları kararları ‘’ Hukuki karar ‘’ diyerek kirli kariyerlerini sürdürüyor. Bu mahkemelerde hukukçular değil, “tayinle terfi eden sadakatliler” görev yapıyor. Adaletin terazisini tutan yok; terazinin kefesini tutan bir el var sadece ve kefe ne tarafa kayarsa hak getire…

İmamoğlu’na verilen ceza; Gökçek’in, 25 yıl süren başkanlığında milyarlarca lira kamu zararına rağmen hiçbir yargı sürecinin tamamlanmamasıyla birlikte okunmalı ve mutlaka ahlak, utanma hissi ve hukuki ilkeler bağlamında yorumlanmalı böyle hükme bağlanmalıdır.

Melih Gökçek hakkında açılmış sayısız dosyalar ya takipsizlikle kapandı ya da yargı birimlerinin kıyısında bucağında kayboldu. Üstelik hakkında Danıştay’ın defaatle iptal ettiği işlemler, bugünkü dosyalara emsal teşkil etmesi gerekirken görmezden gelindi. Hukuk, kişiye göre değil rejime göre işler hâle getirildi. Yani mesele Gökçek veya İmamoğlu değil; kimin iktidara yakın, kimin muhalif olduğudur. Ya benimsin ya toprağın ya da ‘’ Ben size izin vermeden mi İman ettiniz’’

Sistem, kendine ürettiği, kendine döndürdüğü ya da kendisine çaldığı zaman, Ticaret Bakanı’nın pandemi döneminde, bizzat kendi bakanlığına, kendi özel şirketi üzerinden mal satması –yani kasaya çalışması – bir cezayı değil, bir terfi dönemini başlattı zira sistem kendi egemenliğini tahkim ediyordu.

Geceleri, bin bir heyula ile boşaltılan mezarlıklarda defin yapılan o korkunç günlerde halk, maskeye ve ilaca bile ulaşamazken; Bakan, kendi ve sistemin arkasını tahkim ediyor olmanın huzuru ve güvenliği içerisinde kendi ceplerini dolduruyordu.

Sistem, kendi yarattığı ve dayattığı gayri hukuki bütün aygıtlarıyla sistematik ve organize suç örgütü gibi çalışıyordu ve hala hız kesmeden devam etmektedir. Bu harami düzende ve çalışma sistematiğinde halkın zararı değil, sarayın yüksek menfaatleri ve çıkarları gözetilmektedir.

Kurulan bu hukuksuz, haksız ve hayadan yoksun sistem ve rant düzeni sadece yargıda değil, halkın gündelik yaşamında da adım adım örgütlenmiştir. Bugün Türk vatandaşı, dünyanın en pahalı ve en kalitesiz enerji, internet, iletişim ve gıda hizmetlerini kullanmak zorunda bırakılmıştır. İnternet hızında Afrika ülkelerinin gerisindeyiz ama fiyatlandırma bağlamında ABD ve Norveç’in çok üstündeyiz.

Enerji faturaları Avrupa’nın en yükseği ama kesintiler, altyapı sorunları, kalitesiz dağıtım hizmeti saray ve soytarılarının umudunda bile değil. Gıda fiyatları sürekli artarken, içerik kalitesi düşüyor; yurttaş sağlıksız, hormonlu, katkılı ürünleri fahiş fiyatlara almak zorunda kalıyor.

Vahamet ve utanmazlık sınırları tırmalıyor ve tüm bu sektörler, doğrudan iktidara yakın sermaye grupları tarafından kontrol edilmekte. Yani yurttaş yalnızca tüketici değil; rejimin ekonomik beslenme zincirinde birer haraca bağlanmış vergi memuruna dönüşmüş durumda. Bu, iktidarın sadece siyasal değil, sınıfsal ve ekonomik bir tahakküm projesidir.

Okunan ayetler, hadisler, atılan Cuma mesajları, boy boy verilmiş kandil ilanları ve mesajları ve en ala motto olan ‘’ Benim başörtülü bacım ‘’ dahil tamamı sarayın beslenmesi için basılan vasat basamaklardandır.

Erdoğan ve yani TEK ADAM rejimi, içeride baskıcı bir sistem inşa etmekle kalmadı; aynı zamanda dış politikada da ülkeyi Batı’nın ve bölgesel güçlerin taşeronu hâline getirdi. ABD’ye stratejik sadakatle, AB’ye ise göçmen pazarlığı ve gümrük birliği tavizleriyle hizmet verdi.

Bu sırada Irak mahvedildi, Suriye harap edildi. Filistin müdafaasın da bahsini yaptığım vasat ve basit basamaklarından bir adım öteye gidilmedi. ‘’ İzni bizzat ben verdim’den ‘’ Dönemim otoritesinden izin mi aldınız’dan “Mavi Marmara’da ne işiniz vardı” ya evrilen ve kıvrılan bir yumuşaklık dolayısıyla ölümlerin sayısı ve siyasi sorumluluğunu üstlenmek yerine, kofti gerekçelerle meşrulaştırılan saldırıyla İsrail’den alınmış cesaret madalyasının hakkı verilmiş oldu!

Filistin’e gitme sözünü kendin verdin; verdiğin sözün okkalı bir yalan olduğunu en iyi sen biliyordun dolayısıyla Filistin meselesi senin için imani ve ahlaki bir duruş değil, İsrail’in hareket alanına tersten müthiş bir ivme kazandırma girişiminin ta kendisiydi.

Trump, seni alenen “ahmak” ilan ettiğinde, çocuklarının ve yakınlarının servetini ifşa etmekle tehdit ettiğinde tek bir kelime etmedin, edemedin. Çünkü bu servetin içinde sadece senin değil, rejiminin, yani yarattığın TEK ADAM’ ın şifreside yatıyordu. İran boykotu döneminde Reza Zarrab üzerinden akan milyarlar, Amerikan mahkemelerinde anlatıldı; ama bu ülkenin yargısı sessizliğini korudu. Üstelik Zarrab’ın suçlarının tazminatı, bu milletin hazinesinden ödendi. Halk yoksullaştı, devlet soyuldu, hukuk sustu.

Bu arada halkın DNA’sı ile oynanarak güvenlik duygusu, ahlak duygusu, kamusal hak duygusu da çürütüldü. Çünkü artık siyasetle organize suç arasında bir fark kalmadı. Sokak ortasında siyasi ortakların eliyle işlenen cinayetlerin üstü örtüldü ve hatta normalleştirildi.

Devlet, siyaset ve mafya ilişkisine dair utanmak şöyle dursun marifet gibi pazarlandı! Emniyet güçleri, bu ilişkilerin bir parçası hâline getirildi. Güvenlik kurumları, halkı koruyan değil, halkı denetleyen yapılara dönüştürüldü. Türkiye’de kurumlar, Türkiye cumhuriyeti Devleti ve milleti için değil, TEK ADAM ve rejim için güvenlik üreten aparata dönüştürüldü.

Gençlik ve onların dimağı bu rejimin en büyük ve dolaysız hedefidir. Boğaziçi Direnişi’nden Gezi’ye, üniversite koridorlarından sosyal medya paylaşımlarına kadar her alanda gençlerin direnişi bastırılmak istendi. Kayyum rektörlerle akademiler ve beyinler, farklı düşünce ve inançlar işgal edildi.

Üniversiteler özgür düşüncenin değil; itaatin merkezleri kılındı. Düşünen öğrenciye terörist, sorgulayana ajan, hak arayana örgüt üyesi yaftası yapıştırıldı. Ama sen unutuyorsun: Bu gençlerin kaybedecek hiçbir şeyi yok. Ne mülkiyetleri var ne gelecek garantileri. Ne iktidarın dağıttığı sadakadan fayda görüyorlar ne de senin tehditlerinden korkuyorlar. Sen onları sindirmek istiyorsun; onlar ise seni unutulmaya mahkûm etmek için direniyorlar.

Ekonomik çöküş, sosyolojik çözülme, kültürel erozyon, yargı felci, medya yıkımı, eğitim felaketi, kurumsal tasfiye… Bunların tamamı bir araya geldiğinde ortaya bir rejim krizi değil; bir çöküşün fotoğrafı çıkar ortaya. Çünkü Erdoğan rejimi suçlu, kabahatli, milyonların vebali üzerinde olan bir suç şebekesidir ve bir enkaz rejimidir.

Bu haktan, hukuktan, adalet, ahlak, din, iman ve İslam’dan tamamen ayrık rejim, halkı değil ailesi ve bir avuç tebaasını; hukuku değil, kararı; özgürlüğü değil, itaati; geleceği değil, şatafatı savunmaktadır ve Kuran’ın ibret vesikalarından birisi bağlamında tarih utanılacaklar listesine silinmeyecek şekilde kazımıştır.

İşte bütün bu aldatmalardan, kandırmalardan, uyuma, uyuruma ve istismar edişlerinden dolayı sokaklardayız ve bu durum CHP ve İmamoğlu isyanı değil kökleri derin, anlamlı, önemli ve bir zamanlar üzerinden tepindiğin gerçek DİRİLİŞ’in ayak sesleridir.

Bu yüzden sokaklardayız.

Bu yüzden öğrenciler susmuyor.

Bu yüzden gençler korkmuyor.

Bu yüzden milyonlar yalnızca yaşam hakkı değil, onur hakkı için direniyor.

“Hukukun sustuğu yerde tarih bağırır. Çünkü adalet ertelenirse, direniş kaçınılmaz olur.”

Nietzsche şöyle der:

“Eğer hukuk, iktidarın fahişesi, basın da onun metresi olursa; devleti, ancak PEZEVENKLER yönetir.”

Bugün bu cümlenin doğru olup olmadığını test etmek için ne hukuk fakültesine gitmek gerekir, ne Nietzsche okumaya. Yalnızca etrafa bakmak, susturulan gazetelere, kelepçelenen öğrencilere, tehdit edilen akademisyenlere, atanamayan öğretmenlere, fatura ödeyemeyen emeklilere ve cezasız kalan suçlulara bakmak yeterlidir. Bu rejim artık yalnızca bir iktidar değil; yalanın meşrulaştığı, adaletin tecavüze uğradığı, halkın susturulduğu bir zorbalık çağının adıdır.

YORUMLAR

s


En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

MİLLET PARTİSİNDEN YAŞANILANLARIN ŞİFRELERİNİ ÇÖZEN BASIN AÇIKLAMASI!

HIZLI YORUM YAP