35,2068$% 0.3
36,7672€% 0.92
44,3202£% 0.7
2.968,33%1,32
4.853,00%0,96
19 Aralık 2024 Perşembe
DUY EY YURDUM İNSANI
TÜRKİYE TIKANDI VATANDAŞ HİÇ BİR PARTİYE GÜVENMİYOR!
TÜRKİYE’NİN MEVCUT GERİLİMLERİ/TANSİYONLARI
TEMEL’ler BİN YAŞASIN
BELEDİYECİLİĞİ İLE ÖVÜNEN AKP'NİN BÜTÜN BELEDİYELERİ BORÇ BATAĞINDA!
Türkiye’nin kendi iç ekonomisi, ardı ardına iflas eden ciddi firmaların yıkıcı etkisi, emekli ve asgari ücretlilerin yaşadığı derin yokluğun herhangi bir sorun teşkil etmediği AKP iktidarı; Suriye’nin inşasında dudak uçuklatan fon ayırmış!
Bütçe görüşmeleri sonrası Mecliste kabul edilen Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşların 2025 bütçeleri adeta dudak uçuklatıyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bütçenin yarısının barışı destekleme giderlerine ayrıldığını vurguladı.
Yılmaz, “Türkiye’nin uluslararası alanda yürüttüğü çalışmalara, barışı destekleme faaliyetlerine ayrılan kaynaklar. Kalan kısmın önemli bir kısmı personel harcamalarına, 17,5’i. kalan kısmında da önemli bir kısmı Millet Kütüphanesi’nin harcamalarına gidiyor.” ifadelerini kullandı.
Suriye’nin yeniden inşasında Türkiye’nin aktif rol üstlendiğini, güvenlik ve istikrar sağlandıkça Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönüşünün hızlanacağını belirten Yılmaz, Kürt vatandaşların demokratik haklarına vurgu yaparak terörle mücadelede kararlılık mesajı verdi.
Yeni anayasa ve seçim kanunu reformlarıyla siyasi istikrarın güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Ekonomide enflasyonun düşüş eğiliminde olduğunu, asgari ücretin dengeli bir şekilde artırılmasının önem taşıdığını ve kamu harcamalarının etkin şekilde yönetildiğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’ın açıklamalarından öne çıkanlar şunlar:
“Suriye’de yeni bir dönemle karşı karşıyayız. Uzun zamandır devam eden otoriter, antidemokratik bir yönetim, bir diktatörlük devrilmiş ve Suriye halkı yeni bir ortam oluşturmuştur. Şu anda yeni bir döneme doğru geçici bir idare söz konusu. Bundan sonra geçici hükümet ve daha kalıcı bir siyasi yapıyla Suriye’nin yoluna devam etmesini bekliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti olarak buradaki tavrımız son derece açıktır. Biz, Suriye’de halkın tamamını kapsayan, hangi din, mezhep, inanç, etnik kimlikten olursa olsun Suriye halkının tamamını kapsayan bir yapıyı savunuyoruz ve buna katkıda bulunmak için elimizden gelen tüm gayreti sarf ediyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğünden, egemenliğinden yanayız. Suriye’nin bir bütün olarak varlığını devam ettirmesini, huzur ve refah içinde bir gelecek oluşturmasını istiyoruz.
‘SURİYE’Yİ HEP BİRLİKTE İNŞA ETMEK DURUMUNDAYIZ’
Komşularına istikrarsızlık aktarmayan, hem kendi içinde huzuru ve istikrarı yakalamış hem de tüm bölgenin huzuruna, istikrarına katkıda bulunan bir Suriye görmek istiyoruz. Bu elbette kolay değil. İçinde bulunduğumuz süreç bazı belirsizlikler ve riskler içeriyor ama biz, tüm gayretimizle Suriye halkının yanındayız, yanında olmaya devam edeceğiz. Uygun şartlar oluştuğunda Suriye çok hızlı toparlanacaktır, yeter ki hep birlikte destek olalım. Suriye’yi ekonomisiyle, kurumlarıyla, altyapısıyla hep birlikte inşa etmek durumundayız. Yeniden inşa süreci oluştukça, Suriye’de güvenlik oluştukça, siyasi istikrar oluştukça, ekonomi belli bir noktaya geldikçe ülkemizde uzun yıllardır misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimiz de vatanlarına onurlu, güvenli bir şekilde dönme imkanına kavuşmuş olacaklardır. Başlamış bir süreç, zaman içinde bunun etkilerini daha fazla göreceğiz. Yeter ki Suriye’de uygun elverişli ortamı hep birlikte oluşturalım.
Bizim birlik anlayışımızı birtakım dar modernist çevrelerin ortaya koyduğu homojenlik anlamına kesinlikle gelmiyor. Bizim birlik anlayışımız, çokluk içinde birliktir. Bir zihniyetiniz, bakışınız, değerleriniz varsa politikalarınız oluyor. Çeşitli alanlarda değişiklik yapma iradeniz oluyor. Kürt vatandaşlarımız, ülkemizin eşit ve onurlu vatandaşlarıdır. Bizim Kürtlerle veya Kürtçe’yle bir sorunumuz yoktur. Bizim terörle, hukuk dışı yapılarla, ülkemizin birliğini bozan yapılarla sorunumuz vardır. Hiç kimsenin de Kürt vatandaşlarımızın tamamını temsil etme hakkı yoktur. Böyle bir yaklaşım sergilendiğini görüyorum zaman zaman. Buna kimsenin hakkı yok. Bu Kürtlere haksızlık. Her topluluk gibi Kürtler de homojendir; farklı görüşleri, siyasi anlayışları, inançları, talepleri, beklentileri vardır. ‘Ben bütün Kürtleri temsil ediyorum’ gibi bir tavrın hiçbir şekilde demokratik olmadığını, Kürtlere de haksızlık olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bizim meselemiz, terörsüz Türkiye’dir. Bu çerçevede de demokratik standartlarımızı, hukukumuzu geliştirmeye, varsa eksiklerimizi tartışıp gidermeye her zaman açık olduk. Bugüne kadar da birçok adımı biz attık Cumhur İttifakı olarak. Bundan sonra da vatandaşlarımızın sorunlarına her zaman duyarlı olmaya, onların talep, beklentilerini dikkate almaya devam edeceğiz. Ama bir taraftan da terörün gölgesinde siyaset olmaz. Hiçbir siyasi partinin nasıl ki demokrasi, askeri ve bürokratik vesayet altında olmazsa hiçbir siyasi partinin de terör örgütlerinin gölgesi altında siyaset yapmaması gerekir. Demokratik siyasetine saygı duyarız ama birtakım vesayetçi denebilecek örgütsel müdahalelerle şekillenen siyasetin sivil ve demokratik siyaset olamayacağını da açık bir şekilde ifade etmek isterim.
Alevi vatandaşlarımızla ilgili son 20 yılda çok çeşitli çalışmalar yürüttük ve en son Plan Bütçe Komisyonu Başkanlığım sırasında Alevi-Bektaşi Başkanlığı’nı kurduk. Tarihte ilk defa kanunlarımıza cemevi kelimesi geçti. Yüzyıllardır gelen teolojik tartışmaları kanunlarla çözecek durumda değiliz. Alevi-Bektaşi Başkanlığı, Alevileri dönüştürmeye çalışan bir başkanlık değil. Onların neye inanıp inanmayacağını ortaya koyacak bir başkanlık değil. Onların taleplerini alan, ihtiyaçlarını tespit eden ve onlara hizmet eden bir yapıdır. Sadece cemevlerinin lojistik ihtiyaçları için değil, ilmi eserler için de önemli gayretler ortaya koyuyorlar.
‘SEÇİM SİSTEMİNİ REFORME EDEBİLİRSEK MECLİS’TE DE İSTİKRARLI BİR YAPI OLUŞABİLİR’
Eski sistem dediğimiz sistem, Türkiye’de çok sayıda kriz üretti, çok sayıda sorun üretti. Yeni sistemin en önemli avantajlarından biri, istikrarı garanti etmesi ve hızlı karar alıp uygulama imkanı sağlaması. Özellikle günümüz dünyasında ekonomik krizlerin derinleştiği, jeopolitik risklerin arttığı, enerjiden suya birçok krizin dünyayı beklediği bir dönmede ülkemizin siyasi istikrarının korunması, karar alma süreçlerindeki etkinliğin artırılması hayati önemdedir. Sadece yönetim sistemi, bir ülkenin siyasal ortamını tarih etmeye yetmez. Seçim sistemi ve siyasi partiler kanunu çok önemlidir. Özellikle siyasi istikrarın oluşmasında seçim sisteminin yönetim sisteminden daha belirleyici olduğunu düşünüyorum. Seçim sistemini reforme edebilirsek, temsilden de fedakarlık yapmadan yeni bir seçim sistemiyle Meclis’te de çok daha istikrarlı bir yapı oluşabileceğini, yeni bir siyasi partiler kanunuyla çok daha demokratik bir ortamın oluşabileceğini de ifade etmek isterim. Yeni anayasa ve içtüzük tartışmalarıyla birlikte siyasi partiler kanunu ve seçim kanununun da partilerimizce tartışılmasını çok faydalı olacağını ifade etmek isterim.
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin yarısı barışı destekleme giderlerine gidiyor. Türkiye’nin uluslararası alanda yürüttüğü çalışmalara, barışı destekleme faaliyetlerine ayrılan kaynaklar. Kalan kısmın önemli bir kısmı personel harcamalarına, 17,5’i. kalan kısmında da önemli bir kısmı Millet Kütüphanesi’nin harcamalarına gidiyor. Bugüne kadar Millet Kütüphane’mizi 6,4 milyon kişi ziyaret etmiş. 2018’de Cumhurbaşkanlığı’nın bütçe içindeki payı yüzde 0,11, Başbakanlığın payı yüzde 0,21. İkisinin toplam payı 0,32. Bugün Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı’nın birleştiği bir durumdayız ve bugün Cumhurbaşkanlığındaki payı sadece 0,11. Yani geçmiştekinin üçte biri nispetinde bir oran.
Türkiye’nin basın özgürlüğünü değerlendirirken çeşitli siyasi sorunlar yaşadığımız bazı batılı ülkelerden yapılan ölçütleri değil, Türkiye’nin reel durumunu dikkate almanın çok daha sağlıklı ve hakkaniyetli olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde bugünkü medya çeşitliliği, yapılan tartışmalar medya özgürlüğünün hiç de azımsayanmayacak boyutta olduğunu göstermekte. Oldukça çeşitliliğe sahip medyamız var. Bir taraftan da güçlü bir yerel medyamız var. Hemen her şehrin gazete, televizyon ve radyosu bulunmakta. Bunlara ilave olarak sosyal medyada da halkımızın ne kadar aktif olduğunu uluslararası göstergelerden de biliyoruz.